Ana Sayfa / Mehmet Pamak (sayfa 21)

Mehmet Pamak

Eylül, 2004

  • 15 Eylül

    T.C.’de Eğitim: Kemalizm’in Halkı Dönüştürme ve Tek Tipleştirme Aracı

    “Bir türlü çözülemeyen, katlanarak geleceğe devredilen sorunları ile, ‘eğitim sistemi’, eşitsizliği, adaletsizliği, otoriteyi ve tahakkümü esas almış, özgüvenini kaybetmiş, kişiliği bastırılmış ve geleceği karartılmış bir gençlik oluşturmuştur. Ülkemizde bölgeler, bölgelerin şehirleri ve şehirlerin semtleri, semtlerin okulları arasında eğitimden yararlanma ve çocukların başarılı olma düzeyleri bakımından kolay kapanmayacak uçurumlar oluşturulmuştur. Ülkemizde ailelerin gelir düzeyleri, -zengin/yoksul farkı- çocukların aldığı eğitimi doğrudan etkileyebilmekte ve bu anlamda büyük adaletsizlikler yaşanmaktadır. Bir yanda özel okullarda 15-20 kişilik sınıflarda eğitim verilirken, devlet okullarında 50-60 kişilik sınıflarda eğitim yapılmakta, üstelik parası olan ailelerin çocukları ayrıcalıklı okullara, üniversiteye hazırlık kurslarına gitmekte ve fakir aile çocuğu olan yaşıtlarından birkaç ...

Haziran, 2004

  • 30 Haziran

    Hak ve Adalet Yolunda Isrardan Kaynaklanan “Marjinallik” Şereftir

    BOP adı verilen işgal projesini görüşmek ve emperyalizmin kanlı eli NATO’yu İslam’a ve İslam coğrafyasına yönelik küresel bir düşmanlık ekseninde yeniden tanımlayıp, bu yeni düşmana göre yeniden yapılandırmak amacıyla İstanbul’da toplanan NATO Zirvesi’ne, bu toplantıya katılan küresel korsanlara ve top yekun emperyalizme karşı, adaleti, insan haklarını, özgürlükleri ve insanlık onurunu savunarak karşı çıkan Müslümanlara ve erdemli insanlara yönelik baskılar, gözaltılar, biber gazlı, gaz bombalı, coplu ve panzerli saldırılar, zirve öncesinde başlatılıp zirve süresince sürdürüldü. Küresel emperyalizme itiraz, bu baskılarla önlenmeye, sindirilmeye ve tasfiye edilmeye çalışıldı. Bununla kalınmayarak bizzat Başbakan’ın ağzından küçümsenip aşağılanmak suretiyle, katılımın azalması temin edilmeye çalışıldı. Emperyalizme “Go ...

  • 25 Haziran

    İslam Coğrafyasını İstila İslamı ve Müslümanları Dönüştürme Projesi BOP

    ABD ve temsil ettiği Batı medeniyeti, 15. yüzyıldan beri, hep “öteki“ni denetim altına almak, sömürmek, kendine benzeterek çıkarlarının bekçiliğini yaptırmak için sürekli projeler üretip dayatan bir geleneğe sahiptir. Önce “Hristiyanlaştırıp kurtuluşlarına vesile olacakları” iddiası ile “misyonerlik projeleri“ni öne çıkararak güçsüz halkların topraklarını işgal edip, kaynaklarını talan edenler, daha sonra, “barbar toplumları uygarlaştırma” projelerinin kamuflajı altında, aynı işgal, istila, soykırım, işkence ve katliamlarını, sömürü ve talanlarını sürdürdüler. Şimdi de, “geri ve despot rejimleri demokratikleştirme, baskı altındaki halkları özgürleştirme” kamuflajı altında aynı emperyalist amaçlarını gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Amerikan tarihi de, uygulananları, uygulanmayanları ve kendisi açısından başarılı, başarısız olanları ile tam bir projeler mezarlığı ...

  • 15 Haziran

    NATO’ya ve BOP’a Yardım ve Yataklık İslam’a ve Bölge Halklarına İhanettir

    NATO İstanbul Zirvesi, “Büyük Ortadoğu Projesi” adı verilen, İslam coğrafyasını işgal, istila, dönüştürme ve sömürme projesini görüşmek, bölge üzerinde baskı oluşturmak üzere toplandı. Bölgeyi kontrol ve denetim altına alıp ABD-İsrail çıkarlarına göre yeniden dizayn etmeye yönelik emperyal saldırılara destek ve meşruiyet kazandırmak amacı güden bu toplantıda, ABD ve İsrail’i rahatlatan kararlar alındı. Batı Medeniyetinin Emperyalist Geleneği ABD ve temsil ettiği Batı medeniyeti, 15. yüzyıldan beri, hep “öteki”ni denetim altına almak, sömürmek, kendine benzeterek çıkarlarının bekçiliğini yaptırmak için sürekli projeler üretip dayatan, işgal ve soykırımlarla dolu bir geleneğe sahiptir. Batı, bu tarihsel serüveninde, kendi seküler ve paganist kültür ve medeniyetini, ürettiği ...

Nisan, 2004

  • 20 Nisan

    Irak’taki İşkence ve Tecavüzler Seküler Paradigmanın Doğal Sonucudur

    ABD emperyalizmi, yüz yıllardır süregelen ve dünyaya hep kan ve gözyaşı sunan Batı sömürgeciliğinin bir parçasını teşkil etmektedir. “Batı medeniyeti” denilen “tek dişi kalmış canavar”, sadece maddi çıkar ve sömürü üzerine kurulmuş, kendi vatandaşları için kabul ettiği insan haklarını bile, “öteki” insanlar için, zulümlerini kamufle eden bir söylem olarak kullanmaktan öte gidememiştir. Sürekli insanlığı ve insani değerleri tahrip eden uygulamalara imza atmış olan bu “medeniyet”(!) insanlığın tanık olduğu en büyük vahşet ve soykırımları gerçekleştirmiş bir büyük sapkınlığı, azgınlığı ve fesadı temsil etmektedir. İşgal ve İşkence Batı’nın Bir Geleneğidir Genelde Batı, özelde ABD insanının, para ve çıkar hırsı, daha fazla üretim ...

Mart, 2004

  • 20 Mart

    Ey Filistin! Ey İman ve Onur İntifadasının Mektebi!…

    Şeyh Ahmet Yasin’in Şehadeti dolayısıyla 23 Mart 2004 tarihinde kılınan gıyabi cenaze namazı öncesi Ankara Abdi İpekçi Parkı’nda okunan dua metni. Ey Kitab’ı indiren, bulutları yürüten ve tuğyan edip şımarmış nice büyük orduları bozguna uğratan, Vahidu’l-Kahhar olan Rabbimiz! Filistin’deki İslami direnişin öncü erlerinden, evrensel İslami mücadelenin aziz evlatlarından ve İntifada’nın ateşleyicilerinden biri olan Şeyh Ahmed Yasin, tekerlekli sandalyesiyle sabah namazına giderken, şeytan İsrail’in katil silahları tarafından şehid edildi. Onu ve yanındaki yiğitleri sana uğurluyoruz, senin ebedi yurduna uğurluyoruz. Şehadetlerini kabul eyle Ya Rabbi! Allah yolunda öldürülen aziz şehidimizi ve bütün şehidleri, vadin üzere güzellik ve merhametle karşılayacağına inanıyoruz. Onları ahiret ...

Şubat, 2004

  • 20 Şubat

    İdeolojik ve Keyfi Yargı: Bir Ârâz mı Yoksa Doğal Bir Sonuç mu?

    Yargı sisteminin bu derece siyasallaştığı, yargı mensuplarının büyük çoğunluğunun, hukuk ve kanunlar yerine resmi ideolojinin yönlendirmesine tabi olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye’de, “hukukun üstünlüğü” yerine “üstünlerin hukuku”nun egemen kılındığı, “köpeklerin salıverilip taşların bağlandığı” ve derin güçlerin güdümünde “Yargıç Hakimiyeti”nin tesis edildiği, bu sebeple parlamento çoğunluğunu teşkil eden iktidar partisi millet vekillerinin bile, haklı olarak, yargıya güvenmediklerini açıkladığı, yargının askeri brifinglerle yönlendirildiği, hukuk devleti olmak bir yana kanun devleti bile olamayan bir sistemin varlığı, büyük bir çoğunluk tarafından yaşanarak tespit edilen bir husustur. Bütün bunlara rağmen, tabii ki, az da olsa, hâlâ hiç olmazsa kendi kanunlarına sadakat gösteren erdemli yargıçların varlığını ...

Aralık, 2003

  • 25 Aralık

    Türkiye’de Yargı Adaletin Terazisi mi, Yoksa Kemalizmin Terbiye Edici Kırbacı mı?

    TBMM Dokunulmazlıkları Araştırma Komisyonu Başkanı AKP milletvekili Hüsrev Kutlu’nun, “Yargı bağımsızlığı sağlanıncaya, demokrasi tüm kurum ve kurallarıyla uygulanıncaya kadar milletvekili dokunulmazlığına dokunulmaması kararı aldıklarını” açıklaması ve adli, askeri, mülki bürokrasiyi koruyan, o kesimlere zırh sağlayan çok çeşitli “bürokratik dokunulmazlıkları” gündeme getirmesi (ki bunlar içinde özellikle asker ve yargı kesiminde yasal dayanağı olmayan ve hatta yasaya rağmen ve yasaya karşı çıkarak temin edilen “fiili dokunulmazlıklar” da vardır.) ve ardından da Başbakan Yardımcısı M. Ali Şahin’in, “Milletvekili dokunulmazlığı kalmalı, çünkü yargı bağımsız değildir.”, “Yargı gücünü elinde bulunduranlardan, bunu siyasi amaçları için kullananlar olmuştur. Yargı kararları insanları endişelendiriyor.” şeklindeki sözleri, yargının güvenilirliği sorununu ...

Kasım, 2003

  • 20 Kasım

    Ramazan ve Kur’an

    “İbadet” Kavramındaki Eksen ve Anlam Kaybı Rabb’imiz, yaratılış gayemizin1 “sadece kendisine ibadet (kulluk)” olduğunu açıkça ifade etmesine rağmen Allah’a kulluk ve ibadetin belirleyici olmaktan çıkarılıp, ikinci plana atıldığı, iman-amel bütünlüğünün parçalandığı, dünyevileşmenin anaforunda oradan oraya sürüklenen, anlamını ve istikametini yitirmiş bir hayatın insanlığı (Müslümanım diyenlerin çoğu da dahil olmak üzere) kuşattığı, öğüttüğü ve sonuçta kimilerini “esfele sâfîline”2 ve kimilerini de zillete düşürdüğü bir süreci yaşamaktayız. Çünkü insanların, Allah’ın verdiği akıl nimetini ve diğer yeteneklerini kutlanarak, O’nun kevni ve vahyi ayetlerini idrak etmek üzere harekete geçmemeleri, kalpleri olduğu halde anlamak, gözleri olduğu halde görmek ve kulakları olduğu halde işitmek gayretini göstermemeleri ...

Ekim, 2003

  • 20 Ekim

    İslam’a Yönelik Küresel Kuşatma ve Türkiye Gerçeği

    İslam Alemine Yönelik Küresel Saldırı ve İşgal Sürüyor 11 Eylül eylemini bahane ederek, daha 1990’lı yıllarda hazırladıkları, ABD-İsrail çetesini dünyaya hakim kılma projesini uygulamaya koyan “neo-faşist” kadronun önderliğinde, bağnaz Hristiyan-Yahudi çevrelerinin oluşturduğu Siyonist ittifakın, Afganistan, Irak ve Filistin’deki işgalleri ve vahşetleri sürüyor. “Teröre karşı mücadele” adı altında, dünya çapında en kanlı terörü estiren ve Irak’ın kitle imha silahlarıyla potansiyel bir tehdit oluşturduğu yalanının arkasına sığınarak ve bölge halkına “demokrasi” ve “özgürlük” va’d ederek en büyük kitle katliamlarını gerçekleştirmekten utanmayan bu azgın güç, dünyayı kana bulamaya devam ediyor. Üstelik, ABD-İsrail çetesinin, en fazla kitle imha silahlarına da bunların sahip olduklarını bütün ...

Temmuz, 2003

  • 20 Temmuz

    Kardeşlerimizin Şehadeti Vesilesiyle Halimizi Sorgulamak

    Hayatımız kulluk eksenli mi? İnsan, sadece Allah’a ibadet ve kulluk yapmak üzere yaratılmış olup1, her nefis ölümü tadacak ve sonunda Allah’a döndürülecektir.2 Hayat ve ölüm, insanlardan hangisinin daha güzel ameller yapacağını sınamak için yaratılmıştır.3 O halde hayat anlamsız bir var oluş olmadığı gibi, ölüm de sonu hiçlik olan bir yok oluş değildir. Ölüm, yeni bir hayatın başlangıcı, gerçek ve sonsuz ahiret hayatına uyanış anlamı taşımakta, geçici imtihan dünyasından ebedî varlık alanına geçişte bir dönüm noktasını teşkil etmektedir. Peygamberimizin (s) ifadesiyle ölüm, aynı zamanda bir uyarıcıdır. Rabbimiz, dünya hayatının kısa, geçici, az bir geçimlik olduğunu, bir oyun, eğlence, süs, bir öğünme, ...

Mayıs, 2003

  • 30 Mayıs

    AKP Tam Teslimiyete Yönlendiriliyor!

    Irak’ı İstila ve İşgal sürecinde, AKP Hükümeti ABD İlişkisi ABD önderliğindeki küresel korsanların, Afganistan ve Irak’ı İstila ve işgal hareketine karşı Türkiye’nin tavrı, tarihi tercihine ve geleneksel tutumuna uygun bir biçimde oluşmuştu. Türkiye, mazlum halkların yanında değil de, tarihte yaptığı gibi yine emperyalistlerin işbirlikçisi konumunda olmayı tercih etmişti. Bu tercih sonucunda ABD politikalarına tam destek verilmiş, ABD ve İsrail’e yönelik hiçbir eleştiri yapılmazken, Irak yönetimine ağır eleştiriler yöneltilmiş ve hatta diğer bölge ülkeleri de Türkiye tarafından ABD politikalarına uyum sağlama istikametinde yönlendirilmeye çalışılmıştı. Yayınlanan bildirilerde ABD ile ilgili herhangi bir eleştirinin yer almaması da bizzat Türkiye tarafından temin edilmişti. İşgale ...

Mart, 2003

  • 30 Mart

    Küresel Vahşet ‘Batı Medeniyeti’nin İntiharı mı?

    Kanlı Sömürgeciliğin Temelinde, ‘Batı Medeniyeti’nin Vahiyden, İnsani ve Ahlaki Değerlerden Kopuşu Yatmaktadır! ABD emperyalizmi, yüz yıllardır süregelen ve dünyaya hep kan ve gözyaşı sunan Batı sömürgeciliğinin bir parçasını teşkil etmektedir. “Batı medeniyeti” denilen canavar, sadece maddi çıkar ve sömürü üzerine kurulmuş, zaman içinde geliştirip kabul ettiğini iddia ettiği insani değerleri bile sadece bir kamuflaj malzemesi olarak kullanmaktan öteye geçememiş, sürekli insanlığı ve insani değerleri tahrip eden uygulamalara imza atmış, insanlığın tanık olduğu en büyük vahşet ve soykırımları gerçekleştirmiş bir büyük sapkınlığı, azgınlığı ve fesadı temsil etmektedir. Paul Harrison’un ifadesiyle; “Avrupa’yı üstün kılıp, Üçüncü Dünya insanlarını Batı’nın önünde diz çökmeye mahkum ...

  • 2 Mart

    Küresel Emperyalizm ve Tarihi Utanç

    Ortadoğu’ya Yönelik ABD İşgalinin Öncesi Durumun Değerlendirilmesi: Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle birlikte, NATO ve Batı açısından tehdit ve düşman algılamasında değişikliğe gidilerek, komünizmin yerine İslam geçirildi, düşman rengi de kızıl’dan yeşil’e çevrildi. Üstelik bu durum, (NATO Genel Sekreteri ve İngiltere Başbakanı gibi) en yetkili ağızlardan cüretkarca açıklandı. Komünizmin yıkılışı kapitalist batı medeniyetinin zaferi gibi algılanarak, psikolojik savaş politikaları çerçevesinde üretilen, dünya kamuoyunu batı çıkarları istikametinde yönlendirmeye yönelik, “tarihin sonu” ve “medeniyetler çatışması” gibi tezlerle, batı medeniyeti önünde engel olarak gördükleri İslam’ı, alternatif olmaktan çıkarma amaçlı projeler gündeme getirilmeye başlandı. Bundan sonra, “tek süper güç şımarıklığı” psikolojisi içindeki ABD önderliğinde, İslam’a ve ...

Şubat, 2003

  • 20 Şubat

    FDG’nin Kuruluşu Vesilesiyle

    Bismillahirrahmanirrahim. Bu ilk yazımda (*), Filistin başta olmak üzere ümmet coğrafyasının pek çok yerinde kan ve gözyaşının egemen kılınmasına rağmen, biz Türkiyeli Müslümanların sorumluluklarımızdan epey uzaklara sürüklendiğimiz bir noktada oluşturulan FDG (Filistin Dostları Girişimi)’nin faaliyete başlaması vesilesiyle, “İslam coğrafyası ve küresel emperyalizm” üzerine kısa kısa bazı tespitlerde bulunmak istiyorum. Ümmetimizin Durumu ve Küresel Emperyalizm 1- İslam aleminin Kur’an’dan ve Resulün (s) güzel örnekliğinden uzaklaşarak zillete sürüklenmesi ile önce Batı tarafından sömürgeleştirilmesi, bilahare sömürgeci devletlerce suni sınırlarla parçalanarak çok sayıda ulus devletlere bölünmek suretiyle, işbirlikçi despot yönetimlere terk edilmesi ve bu sömürünün bu güne kadar da bu işbirlikçiler eliyle sürdürülmesi söz ...

Ocak, 2003

  • 20 Ocak

    “Darbeler Cumhuriyeti”nde Sindirilmiş, Tepkisiz ve Edilgen Toplum

    TC, kuruluşundan bugüne geçen seksen yıllık süreçte, halkını düşman gibi gören ve ona tepeden bakarak modernleşmeyi dayatan sistemiyle, haksızlık, adaletsizlik ve sömürüye dayalı bir egemenlik tesis etmiştir. Seksen yıllık ömrünün yarıdan fazlası, “darbe”ler, “sıkıyönetim”ler ve “olağanüstü hal”lerle geçmiş; halka yönelik ırkçı, ideolojik, ekonomik, sosyal ve siyasi zulümler onu canından bezdirmiştir. Bir darbe ile kurulup, yine darbelerle yaşatılmaya çalışılan bu sistemde, çok yönlü ve hayatın bütün alanlarını kuşatan haksızlık ve zulümlere rağmen, mazlum kitlelerin ciddi tepkiler göstermemiş olmaları ve tam tersine bütün bu zulümleri kanıksayıp, normal bir hal gibi kabullenip, on yıllarca bu zulümlere rıza göstererek edilgen bir hayat sürmeleri, üzerinde ...

Ekim, 2002

  • 20 Ekim

    Özgürlük

    Özgürlük İnsani Ve fıtri bir arayış Tağutlardan ayrılış Hemcinsin tahakkümünden kaçış Kula kulluktan arınış Ve tek Rabb’e kulluğa varış İnsana Serbest iradeyle sunulan imkan Sorumluluk ve imtihan ölümün hayatın yaratılması İnsanın dünyada sınanması Ve güzel amellerde yarışması Zalimler zorbalar ve nevadan ilahlar hep kendine kulluğa zorlar Hakları, Özgürlükleri yok ederek şahsiyeti ve onuru ezerek köleleştirirler insanı zulme bulaştırarak imanı Sorumluluk Allah’a nefsine ve doğaya yönelik insandan istenen bir yükümlülük Böyle olgunlaşır özgürlük İste insan bu sorumluluk duygusundan soyutlanırsa bir an o zaman oluşur tuğyan ve özgürlük ayırt edilmez azgınlıktan İnsanın serüveni Ya korur temiz fıtratı ahseni takvimi ve takip eder ...

Nisan, 2002

  • 20 Nisan

    Onurlu ve bilinçli bir adanmışlığın saygıdeğer örnekliği…

    İstişhadi Eylemleri Nasıl Yorumlamalı? 1- Söz konusu eylemleri gerek yöntem, gerekse de siyasi sonuçları açısından değerlendirdiğinizde meşru, haklı ve etkili eylemler olarak görüyor musunuz? 2- Bu eylemlerin faillerinin siyonistlerce “terörist” olarak nitelenmelerine karşın, kimi kesimlerde ise “çaresiz insanlar” şeklinde acıma ile karışık bir sahiplenme/sempati duygusu ile karşılandıkları görülüyor. Genelde İslami çevrelerin, bu eylemlerin faillerine ilişkin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yahudi olmayanları öldürmeye, vatanlarını ve mallarını talan edip gasp etmeye, Yahudi olmayanları köleleştirip sömürmeye cevaz veren ve bugün Filistinlilere yaşattıkları vahşeti öngören sözlere* tahrif edilmiş Tevrat’ta yer verilmiş ve büyük bir bağnazlıkla buna inanılarak insani tüm değerlere, Allah’a ve Allah’ın kullarına kin ...

Ekim, 2001

  • 20 Ekim

    Doğrudan sömürge olmak Türkiye halklarının dezavantajı olmuştur

    Afganistan’a yönelik ABD saldırılarına karşı müslüman halkların tepkilerini genel anlamda kısaca değerlendirdikten sonra özelde Türkiye’deki “İslami kesim” diye nitelendirilen kesimin tutumunu değerlendirmek istiyorum. İslam coğrafyasından yükselen onurlu tepki karşısında Türkiye halklarının zelil sessizliğinin altında yatan en önemli sebep, Türkiye’nin sömürge olmaması, sömürge yönetimlerine nazaran daha şedit olan işbirlikçi yönetimlerin ise özgün kimliği, kültürü ve İslami duyarlıkları yok etmesi, halkı korkutması, sindirmesi ve kimliksizleştirmesidir: İslam coğrafyasında ABD saldırılarına yönelik tavırlara bakıldığında dikkati çeken birinci husus; çoğunluğu kendisini İslam’a nispet eden ülkelerin halkları ile “ulus devlet” yönetimlerinin birbirine zıt farklı tepkiler vermiş olmalarıdır. Sömürgeci devletlerin, çekilirken bu ülkelerin başlarına musallat ettikleri işbirlikçi ...

Kasım, 1998

  • 30 Kasım

    Zaruri Bir Açıklama

    Bir süredir hakkımda yapılan yanlı, saldırgan ve bazı kesimleri ajite etmeye, manipüle etmeye yönelik ve hiçbir ahlaki ilke tanımayan yayınlar üzerine bu açıklamayı yapma gereğini duymuş bulunuyorum. Söz konusu çirkin ve insan haklarını, düşünce özgürlüğünü ayaklar altına alan yaklaşım ve yayınlara vesile kılınan konuşmamın serüveni ve muhtevası aşağıdaki gibidir: 8 Eylül 1998 Perşembe günü akşamı Sivas SRT televizyonunda yapılan bir programda MHP Sivas il Başkanı Adil Coşkun, ismimi de zikrederek şahsımın ve kurucu başkanlığını yaptığım Mazlum-Der’in aleyhinde aşağıdaki yalan beyanlarda bulunmuştur. Bizim tercihlerimizle bağdaşmayan, inanç ve düşüncelerimize de aykırı olan iftiralar yapmıştır. Bu yalan ve iftiralar şunlardır: “Mehmet Pamak da ...