Ana Sayfa / Mehmet Pamak / Makale / Kadir Gecesinin ve Ona Değer Kazandıran Kur’an’ın Kadrini Bilmek

Kadir Gecesinin ve Ona Değer Kazandıran Kur’an’ın Kadrini Bilmek

Bismillâhirrahmânirrahîm

Kadir Gecesinin kadrini bilmek, ona anlam ve değer kazandıran Kur’an’ın kadrini bilmeyi ve onu hayat boyunca rehber edinmeyi gerektirir.

Rabbimiz, Kadir Gecesinin ve bu geceye anlam ve değer kazandıran Kur’an’ın kadrini hakkıyla idrak ederek gereğince yaşamayı ve mübarek rızasını kazanmayı hepimize nasip etsin inşaAllah.

Ancak, yüzyıllar süren bozulma ve kaynaktan uzaklaşma süreci, bütün ibadetlerde olduğu gibi Ramazan algısında da önemli sapmalara yol açmış bulunmaktadır. Rabb’imiz, Kur’an’ı, “bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesinde” Ramazan ayında indirmeye başladığını beyan etmektedir. Bakara, 2/185. ayette de Ramazan’a değer ve anlam kazandıran olaya vurgu yapılmıştır. İnsanlar için hidayet rehberi olan, Hakk’ı bâtıldan ayırma ölçüsü furkanı ve hidayet için belgeleri ihtiva eden Kur’an’ın bu ayda indirildiği bildirilmiştir.

Bu gecede indirilmeye başlanan vahiy ve bu vahyin toplandığı Kur’an, insanlık için bir öğüt ve şereftir. İnsanlık bu Kitap’tan imtihan olup hesaba çekilecektir. “Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir (bir zikirdir) ondan hesaba çekileceksiniz”. (Zuhruf, 43/44).

Ramazan’ın ve Kadir Gecesi’nin değerli ve mübarek oluşu, insanlığı kurtaracak, karanlıklardan aydınlığa çıkaracak mesajın, sonsuz ahiret hayatının imtihan kitabı olan Kur’an’ın bu ay ve bu gecede indirilmesinden kaynaklanmakta ve bu değere bizzat Kur’an işaret etmektedir.

Bu açıklama şu sonucu doğurmalıydı; madem Kur’an’ın indirilmeye başlandığı gece bin aydan hayırlıydı, o halde Kur’an’ı okumaya, anlamaya ve yaşamaya tahsis edilmiş bir gün de yine bin aydan daha hayırlı olarak algılanarak, her günün ve gecenin Kur’an’a uygun olarak ihya edilmesi için seferber olunmalıydı. Kur’an’ın bütününü hayatın bütününe hâkim kılarak Allah’ı razı edecek amellerle hayatı ibadet kılmak için sürekli bir çaba gösterilmeliydi.

Bu gece, aynı zamanda insanlığa Allah’ın vahyini, hayatında ete kemiğe büründürüp ilk şahidliğini/güzel örnekliğini yaparak ulaştıran son Nebi-Rasûlün(s) seçilip bu görevin kendisine tevdi edildiği gecedir. O halde, bu gece ve bütün hayat, bu güzel örneğin yolunda, onun bıraktığı yoldaki işaretleri takip ederek vahiyle ihya ve inşa edilmeliydi.

Buna rağmen yüzyıllar süren, kaynaktan kopuş ve bozulma süreci sonunda, Kur’an terk edilip bir kenara bırakılmış, ilk şahid Rasulün sünneti/güzel örnekliği dikkate alınmaz olmuş, Ramazan ve Kadir Gecesi ise içi boşaltılarak yüceltilmiştir. Böylece, anlamın tüketilmesi sonucunda içeriksiz formları yücelten bir süreç başlamıştır. Bu süreç, vahyin özne olmaktan çıkarılmasına, bu durum da insanların rehbersiz kalmasına, Hak ile bâtılı ayıramaz konumlara sürüklenilmesine yol açmıştır.

Gelinen noktada, “Müslümanım” diyenlerin büyük çoğunluğu, Kur’an’ı hayat dışına çıkarırken, pek çok bid’at ve hurafeyi Kur’an’ın getirdiği dinin yerine ikame edip kutsallaştırmışlar, Ramazan ayı ile Kadir Gecesi’ni de, vahiyden soyutlanmış bir kutsallıkla ihya etmeye yönelmişlerdir. Maalesef yüzyıllar süren yozlaşma sürecinde, Kadir Gecesi’ni ve hele çoğu bid’at olan diğer “kandil geceleri”ni kutlamak ve sonradan icad edilmiş bu gecelere has bid’at ibadetlerle “ihya etmek” öne çıkarılmıştır. Ne Kur’an’da ne de sahih sünnette yer almayan söz konusu “kutlamalar” ve bid’at ibadetler, bu gecelerde ısrarla ve yaygın olarak yaşanırken, Kadir Gecesi inen ve bu geceye anlam ve değer kazandıranokunup amel edilmesi ve insanları kurtuluşa götürecek rehberlik için indirilmiş bulunan Kur’an ise terk edilmiş bulunmaktadır. (Furkan, 25/30)

Yani insanları, zulumattan nura, karanlıklardan aydınlığa çıkaracak Kur’an’ın indiği ay ve gece, Kur’an’dan soyutlanınca, karanlıklara götürecek bid’atların icra edildiği zemin haline dönüştürülmüştür. Sonuçta, değeri Kur’an’dan kaynaklanan “Ramazan Ayı” ve “Kadir Gecesi”, asıl anlam ve işlevinden uzaklaştırılarak Kur’an’dan daha çok önemsenir olmuş, Kur’an ise ihmal edilmiş, hatta mehcur (terk edilmiş) bırakılmıştır.

Böylece Kitap Ehli Yahudi ve Hristiyanların yolunu izleyerek ve onların yaptıklarını yaparak Kur’an’ın anlamında tahrifatlara yol açan, Kitapta olmayanı kitaptanmış gibi söyleyen geleneksel ve modern cahiliye anlayışlarını İslam ile uzlaştırmaya çalışan ve buna rağmen kendisini Kur’an’a ve İslam’a nispet eden “Kitap Ehli Müslümanlar” çoğalmıştır. Ve bunlar maalesef, Müslümanım diyenlerin tamamına yakın bir ekseriyetini teşkil etmektedir.  Hâlbuki Rabbimiz Bakara Suresinin 121. Ayetinde, Kur’an’ı hakkıyla tilavet etmeyi, anlamak, öğüt almak ve yaşamak amacıyla okuyup hükümlerini hayata hâkim kılmayı, imanın ön şartı olarak beyan etmiştir. Ayrıca Kur’an, Yahudi ve Hristiyanlar gibi olmayın, Kur’an’a ve Rasûlün güzel örnekliğine sadakat gösterin diye uyarmıştı.

 

Rabbimiz, Ramazan ve Kadir gecesine anlam ve değer kazandıran Hablullah (Allah’ın ipi) olan Kur’an’a topluca sarılarak karanlıklardan aydınlığa çıkmayı, “Kitap Ehli Müslüman” değil Kur’an’a sadakatle Allah’a teslim olan Müslimlerden olmayı ve onu hakkıyla okuyup yaşamayı, hayatımızı ibadet kılıp rızasını kazanarak ölmeyi hepimize nasip etsin inşaAllah.

Mehmet PAMAK

İlginizi çekebilir

Türkiye Müslümanlarında Çözülme, Savrulma, Yozlaşma ve Hüsran Neden ve Nasıl Yaşandı?

Selamün aleyküm değerli kardeşlerim Ancak birkaç ciltlik kitap yazarak anlatılabilecek çaptaki önemli konuları, şiir formunda ...

Bir yanıt yazın