Ana Sayfa / Mehmet Pamak (sayfa 18)

Mehmet Pamak

Mayıs, 2009

  • 11 Mayıs

    ´Bizim çocuklar´dan ´Bizden Mahkeme´lere Darbeciler

    28 Şubat 2009 Tarihinde İLKAV’ın Düzenlediği Darbeleri-Çeteleri ve Ergenekon’u Protesto Basın Açıklamasında yaptığım konuşma sebebiyle, özgürlük ve adalet vaat ederek iktidar olmuş bulunan AKP Hükümetinin emrindeki Ankara Emniyet Müdürlüğünün ihbar ve suç duyurusu üzerine takibata geçildi. Evet bu ihbar üzerine Basın Savcılığı tarafından, TCK 214 “Suç işlemeye tahrik”, TCK 216 “Irk, din ve mezhep ayrımı gözeterek Halkı teşkil eden farklı kesimleri birbirine karşı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama”, TCK 217 “Kanunlara uymamaya tahrik”, TCK 301 “Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama” ve 5816 sayılı Kanuna göre de “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret etme veya sövme” suçlarından soruşturma başlatıldı. Ankara Kızılay ...

Nisan, 2009

  • 24 Nisan

    Sistem Ve Toplum Değerlendirmesini Yeniden Yapalım

    “Ölümün Yol Açtığı Duygusallıkla Feda Edilen İlkeler” başlıklı son yazımızın altına Haksözhaber Sitesinde yazılan yorumlardan çıkardığım bazı sonuçları değerlendirmemizin, İslami kimlikte netlik, tevhidi mücadelede istikamet ve anlamlılık yönünden büyük önem arz ettiği kanaatindeyim. İşte bu sorumlulukla yapmaya çalışacağım değerlendirmede, öncelikle kimi yorumcuların üslubu üzerinde durmak istiyorum. Bu bağlamda bir yorumda yer alan aşağıdaki önemli tespitlere, altını bir daha çizerek katıldığımı belirtmeliyim. “Burada futbol oynamıyoruz ve karşımızdakiler de gol atacağımız rakiplerimiz değil. Bir takım meselelerdeki vahyin ölçüsünü bulmaya çabalıyoruz. Mehmet Pamak, Kur’an okumaları ve tefekkürü, fıkhetme çabası sonucu, delilleriyle ölçünün ne olması gerektiğini yazmış. Bir başka kardeşlerimizin de, yine aynı çabayı ...

  • 16 Nisan

    Ölümün Yol Açtığı Duygusallıkla Feda Edilen İlkeler

    Müslümanlar, duygularını kabartacak her süreçte kolayca savruluveriyorlar. Duyguların ve heyecanların belirleyici olduğu, aklın ve vahyin denetiminden çıktığı anlar, savrulma riskinin, ölçüsüz ve ilkesiz davranmanın zirveye çıktığı anlardır. Böyle anlara örnek olarak, Tayyip Erdoğan’ın DAVOS’taki çıkışının akabinde yaşanan ilkesizlikleri, ya da Filistin İslami direnişinin en zor şartlara rağmen koruduğu ölçü ve ilkelerin, sözüm ona Gazze’ye yardım adına nasıl feda ediliverdiğini, seçim sürecinde medyatik propagandaların da tahrikiyle yapılan duygusal ve ölçüsüz tartışmaları gösterebiliriz. Bir de, toplumda tanınmış kimi erdemli insanların ölümü sonrasında yaşanan ölçüsüz ve ilkesiz tutumları zikredebiliriz ki, yazımızda bu konu üzerinde durmaya çalışacağız. Ölüm Vahyi Ölçüleri Unutmaya Değil Hatırlamaya Vesile ...

  • 13 Nisan

    Geçmişi Düşünüp Halimi Sorguladım

    1999 – 2000 yıllarında muhacir olarak bulunduğum Almanya’nın Duisburg şehrinde, geçmişime yönelik sorgulama sadedinde şiir formunda kaleme aldığım, yaklaşık 300 sayfa tutan tespit, özeleştiri ve umuda yönelik mısra ya da satırlarımdan bazılarını, hâlâ güncelliğini koruyor olmasını da dikkate alarak, ibret olması amacıyla okuyucularımla paylaşmak istedim. Yayınlanmamış bu kitabın girişine şu notu düşmüştüm Kendi serüvenimi yazdım, “kimse kızmasın” bana Belki de ibret olur, aynı konumda bulunana Tarihe tanıklık, vahye şahitlik bu, gür sesle Bilgiler ve belgeler aktarmak gelecek nesle Geçmişi, hali, kendimi ve ülkemi sorguladım Muhacirdim, zaaf ve sorunlara çözüm aradım Serüvenimle ayna tuttum, her kesimin haline Kur’an’la yön versin diye, ...

  • 5 Nisan

    İnkılâbî Yol Şiddeti Değil Gönüllü Toplumsal Değişimi Esas Alır

    Bazı kardeşlerimiz, hak ya da batıl bütün inançların “şiddete dayalı yıkımı ve yıkılanın yerine yenisini ikame etmeyi” ya da “hâkim egemen güçlerin, kurulu düzenlerin koyduğu kurallar/ kanunlar ve sınırlar içinde kalarak ve mevcud yapıyı ıslah etmeyi, yıkmadan yeniden yapmayı..” hedef edindiklerini, sistemleri ya da yönetimleri değiştirmenin esas olarak bu iki yöntemle sağlandığını iddia etmektedirler. Bizim Kur’an ve siyer okumalarımızla ulaştığımız sonuç bunun tam tersidir. Ve bu konudaki geniş boyutlu delile dayalı açıklarımızı daha önceki yazılarımızda ifade etmiş bulunuyoruz. Merak edenler bundan önceki yazılarımızı bir daha okuyabilirler. Şu kadarını tekrar etmekte fayda var ki, kanaatimizce yukarıda zikredilen iki yöntem de batıl ...

Mart, 2009

  • 28 Mart

    Hak Yolda ‘Marjinallik’ Şereftir

    Tevhidi kesim içindeki bazı kimselerin, çeşitli nedenlerin etkisiyle, takip etmeleri gerekli uzun soluklu Peygamberi yolu, sıkıntılı ve zorlu yanları da olan vahye uygun yöntemi terk ederek kısa vadeli hesap ve çıkarların dürtüsüyle ve konjonktürel etkilerle sistem içi gayri İslami yöntemlerden medet ummaya başladıklarını ibretle gözlemlemekteyiz. Bugün artık, Batının modern paradigmasının iyice tükendiği, bu seküler paradigmanın en önemli iki üretimi olan komünist ve kapitalist sistemlerin / modellerin ardı ardına çöktüğü, çökerken de geride tam anlamıyla çürümüş, hukuki, siyasi, ekonomik, kültürel ve ahlaki yönden yozlaşmış, insani erdemler ve insanlık onuru zaviyesinden tamamen dibe vurmuş cahili toplumlar bıraktığı gerçeği çok çarpıcı bir sonuç ...

  • 20 Mart

    Siyasal Değişim Sosyal Değişimin Sonucudur

    Öncelikle ifade etmeliyiz ki, tevhidi mücadele iktidar eksenli değil, kulluk eksenli bir mücadeledir. Amaç, tevhidi bilince ulaşmış ve vahyin şahidliğini yapan davetçilerle ve örgütlü bir biçimde, insanları, yalnız Allah’a kul olmaya çağırmak, kula kulluktan kurtulmalarına, zincirlerinden boşanmalarına ve çevrelerine örülmüş duvarları yıkarak içine gömüldükleri zindanların karanlıklarından Kur’an’ın aydınlığına çıkmalarına ve sonuçta iki dünyada da saadete ulaşmalarına vesile olmaktır. Daha önce değişik yazılarımızda şu ifadelere yer vermiştik.“Tevhidi istikameti bulamayan kitlelerin, özgürlük ve adalet arayışı ile şer yerine ‘ehven-i şerr’e yönelmeleri mazur, hatta şerr’in en şedidinden kaçış anlamında görece bir olumluluk iken, muvahhid mü’minlerin ‘ehven-i şerr’e yönelmeleri, ‘iyi’ ve ‘maruf’ olanı teşkil ...

  • 17 Mart

    Çocuklarıma Ve Torunlarıma Vasiyetimdir!

    Avrupa’da muhacir olduğum 2000 yılında torunum Sümeyye’nin doğumu vesilesiyle duygularımı ve umutlarımı şiir formunda yazarak çocuklarıma ve torunlarıma göndermiştim. Bugün Abdurrahman ve Burçin Çeliker kardeşlerimizin ikiz çocukları dünyaya geldiğinde, bu duygularımı bir daha hatırladım. Ve o gün şiir formunda yazıya döktüğüm, bugün hala güncelliğini koruyan duygu ve umutlarımı, vahye uygun bir hayat yaşamalarına dair dualarım ve hayır temennilerimle, genelde bütün kardeşlerimizin çocuklarına ve özelde Çeliker kardeşlerimin çocuklarına (hepsi de torunum mesabesinde olan tüm çocuklara) armağan sadedinde paylaşmak istedim. ÇOCUKLARIMA VE TORUNLARIMA VASİYETİMDİR Mart 2000’de Duisburg-Stutgart arasında bir tiren yolculuğu sırasında yazıldı Hoş geldin torunum, hoş olmayan dünyaya Üzülme, bakıp da, ...

  • 4 Mart

    Darbe/Çete Düzeninde Genelkurmay’a Sorularımız

    Yeni sistem, laik batıcı Kemalizmi, Türk ulusalcılığını, resmi ideolojiyi dinleştirip bütün topluma dayatınca; başlangıçta İslami kimlik, İslam hukuku/şeriatı, ümmet bilinci ve Müslüman halk ötekileştirilip, düşmanlaştırıldı. Tehdit ve tehlike algısında 1. sıraya oturtuldu. Daha sonra bu tercihin kaçınılmaz sonucu olarak, Türk ulusalcısı resmi ideoloji önünde engel görülen Kürt kimliği, Kürt anadili de ötekileştirilip, düşman ve tehdit algısının 2. sırasına yerleştirildi. Sistemin ömrü sürekli, bu iki kimlikten oluşturulan “iç düşman”a karşı savaşmakla ve bu savaş ortamında üretilen sorunlarla boğuşmakla geçti. Zaman içinde konjonktürel düşmanlar (Komünizm) icad edilse de, ilk iki “düşman”a karşı teyakkuz hali ve çatışma süreklilik arz etti. Bu sebeple, sisteme ...

Şubat, 2009

  • 19 Şubat

    Derneklerimizi kapatabilirsiniz ama bizi asla susturamazsınız

    Özgür-Der Genel Merkezi’nin çağrısıyla İLKAV dahil kimi kuruluşların da altına imza attığı, bir asra yaklaşan uzun bir zaman diliminde karşılaştığımız haksızlıklara itaat etmemeye, resmi ideolojinin dayatıldığı törenlere tavır almaya dair “İnancımızın ve Kimliğimizin Aşağılandığı; Resmi İdeolojinin Dayatıldığı Törenlere Tavır Alalım!” başlıklı bildiri İstanbul Valiliği’nin savcılığa suç duyurusunda bulunması ve Özgür-Der’in feshedilmesini talep etmesiyle karşılık buldu. İstanbul Valiliği, Özgür-Der’in amacı dışına çıkarak vatandaşı ayrımcılığa, kutuplaşmaya ve bölücülüğe sevk etmekte olduğunu iddia etmekle kalmamış, ahlaka da aykırı davrandığını iddia etmiştir. Türk ulusalcılığını ve seküler Batı kültürünü Müslüman bir halka 80 yıldır şiddete dayalı uygulamalarla jakobence dayatan resmi ideoloji, ayrımcılık, kutuplaşma ve bölücülük ...

  • 15 Şubat

    Filistin İslami Direnişi ve Sorumluluklarımız

    Yüzyıllara sâri dönemde Ümmet-i Muhammed’in, Kur’an’ı terk edilmiş bırakması ve Resulullah (s)’ın yolundan, sünnetinden, güzel örnekliğinden uzaklaşması sebebiyle, tevhidi niteliğini kaybederek ümmet olma vasfını ve zindeliğini yitirmesi süreci yaşandı. Evet, ümmet olarak, topluca sarılmakla ve dağılıp ayrılmamakla emrolunduğumuz Kur’an’ı (Allah’ın ipini-Hablullah’ı)1 terk edilmiş bıraktığımız2 bu tarihsel süreçte, önce dini parçaladık,3 sonra üretilmiş farklı iplere tutunduk ve insanları bu farklı iplere tutunmaya çağırdık. Kur’an’dan ve tevhidden uzaklaştıkça vahdetten de uzaklaşıp ümmeti parçaladık ve dağıldık. Sonuçta Rabbimizin uyarısı gerçekleşti ve gücümüzü, rüzgarımızı yitirdik.4 Kur’an’a dayalı akide yitirilince, Resul’ün sahih sünneti terk edilince, tarihsel süreçte dine birçok bidat ve hurafe katıldı. Saltanat sapması, ...

  • 15 Şubat

    İslami ve Kürt Kimliğine En Vahşice Zulümleri Yapan, Başörtüsünü Yasaklayıp, DTP’yi Kapatan Türkiye mi, Yoksa İsviçre mi, Daha Çok İslam Düşmanı ve Irkçıdır?

    Türkiye’deki İslam, hukuk ve özgürlük düşmanlığının başını çeken CHP’nin lideri Baykal, İslam şeriatına karşı savaşan, İslam’ı düşman ilan eden statükonun savunuculuğunu üstlenen, hak, hukuk ve özgürlük açılımlarının önünde en sert tavırlar takınan ve “50 yıl dağa çıkmaktan” bahseden MHP ve İslam düşmanı oligarşik diktatörlüğün destekçisi kartel medyası bile, minare yasağı referandumu sebebiyle İsviçre’yi, kendi hallerinden utanmadan İslam düşmanlığı ve ırkçılık ile suçladılar. Hâlbuki bunca zulüm ve hukuksuzlukla Türkiye’yi fiilen yöneten oligarşi ile halen onu hukuka uyduracak tedbirleri alamayan siyasiler, İsviçre’yi eleştirmeden önce iğneyi kendilerine batırıp, utanç içinde başlarını yere eğmelidirler. İslami ve Kürt Kimliğine En Vahşice Zulümleri Yapan, Başörtüsünü Yasaklayıp, ...

Ocak, 2009

  • 23 Ocak

    Bizim Marşımız

    29.04.2000 tarihinde Duisburg-Amsterdam arasında trende yazıldı Müslümanlar hep uyandık, özgün kimlik kazandık Yolumuzu kaybetmiştik, gün geldi hatırladık Engelleri aşa aşa, kaynaklara ulaştık Biz Kur’an’la ve Sünnetle, yeniden kucaklaştık Biz Allah’a teslim olduk, Kur’an’la bilinçlendik Rabbimize ordu olduk, şirke, küfre direndik Peygamberi örnek aldık, sünnetine bağlandık Adalet ve Tevhid için, zorluklarla sınandık Vahye uymak yasaklandı, tağuta karşı koyduk İslami kimliği biz, küfre karşı savunduk Özgürlük ve hak yolunda, her zulme göğüs gerdik Ölüm, zindan ve hicretle, imtihana çekildik “Kur’an, Sünnet” emaneti, rehber bize her yerde Ehli beyt’in ve Ashab’ın, sevgisi yüreklerde Sorumluluk, omzumuzda, davetçi mü’minlerde Kur’an nesli inşa için, inkılâp zihinlerde ...

  • 13 Ocak

    Hayatımızı, Gündemimizi, Yöntemimizi ve Mücadelemizi Vahiy Belirlemelidir

    Anladığım kadarıyla, “Haksözhaber sitesi”, haberleri ve iktibas yazılarıyla farklı düşüncelere ve etkinliklere de yer veren bir platformdur. Yine bildiğim kadarıyla, “Düşünce Platformu” bölümünde Haksöz çizgisiyle hiç değilse temel ilkeler alanında mutabakat arz eden, ancak yorum ve içtihada dayalı konularda farklılıkları olan şahsiyetlerin düşünce yazılarına yer verilmektedir. Ancak bir süredir AKP ve Tayyip Erdoğan hakkında abartılı yüceltmeler içeren ya da AKP’ye oy vermeye çağıran yazılar bu bölümde yayınlanmaktadır. Tespit edebildiğim kadarıyla dört yazarın bu konularda, Erdoğan’ı yücelten ve okuyucuyu AKP’ye oy vermeye yönlendiren yazıları yayınlanmış bulunmaktadır. Bu tür demokratik seküler kirlenmeden kendisini koruyan ve her şartta tevhidi mücadelenin ilkeleri istikametindeki yürüyüşünden ...

Aralık, 2008

  • 17 Aralık

    Medya İhtiyacımız, Sorumluluklarımız ve Vakit Gazetesi

    Bundan önceki, “Vakit Gazetesini de, Eleştiri Ahlakını da İslami Ölçüler İçinde Ele Almalıyız” başlıklı yazımızda; “Dinimizin temel ilke, değer ve ölçülerine aykırılık yapanlara, kim olursa olsun ayrım gözetmeden “emr-i bil maruf nehy-i anil münker” görevimiz gereği eleştiriler yapmanın önemli bir sorumluluğumuz ve bunu Allah’ı razı etmek amacıyla ve kulluk bilincimiz gereğince yerine getirmek zorunluluğumuz olduğunu” ifade etmiştik. İşte bu çerçevedeki İslami sorumluluğumuz gereğince, tabii ki Vakit Gazetesi’ni de eleştirebiliriz. Eleştirilerimizi, mümkün olduğunca duygularımızı belirleyici kılmadan, gücümüz yettiğince objektif kalmaya çalışarak, sadece vahyin ölçülerini, mü’minin Kur’an’daki özelliklerini, Resulullah (s)’in sünnetini, Kur’an ahlakını esas alarak yapmaya çalışmalıyız. İşte bu yazıda yerine getirmeye ...

  • 15 Aralık

    Kemalizm Dininin Kuşatması Altında Niteliksizleşme ve Toplumsal Yozlaşma

    Bilindiği üzere, Batıyı taklit ederken, paganist Batıkültürünün bütün sapmalarını ithal ederek, “Aydınlanma” adı altında, Ortaçağdogmatizminden Grekputperestliğine kadar karanlıkların bütün tonlarını birleştirip zifiri karanlıklara doğru savrulan Kemalistler, ülkemize ve halkımıza modernleşme adı altında dogmatizmi dayatmışlardır. Avrupa’yı taklit ederken, galiba yanlışlıkla ortaçağ Avrupa’sını taklit etmişler, kilisenin yerine de seküler okulları oturtmuşlar, öğretmenleri de seküler rahip haline getirip, tıpkı ortaçağ kilisesi gibi toplumu dogmatik bir kuşatma altına almışlardır. Üstelik heva, zan ve taklitle ürettikleri seküler kutsallarını, bütün topluma, başta Müslümanlar olmak üzere, resmi ideolojiyi benimsemeyen bütün kesimlere İstiklal Mahkemeleri terörü ve şiddete dayalı zulüm politikalarıyla zorla benimsetmeye çalışmışlar, derin ve yaygın ıstıraplara yol ...

  • 8 Aralık

    Vakit Gazetesini de, Eleştiri Ahlakını da İslami Ölçüler İçinde Ele Almalıyız

    Dinimizin temel ilke, değer ve ölçülerine aykırılık yapanlara, üstelik bu yaptıklarının İslam’a da uygun olduğunu iddia ederek Allah’ın dinine zarar verenlere, kim olursa olsun ayrım gözetmeden “emr-i bil maruf” görevimiz gereği eleştiriler yapmanın önemli bir sorumluluk olduğunu kabul etmek ve gereğini de yerine getirmek zorundayız. Bu anlamdaki eleştirilerimizi ve Allah’ın emrettiği, Resulünün (s) ise terk etmemiz halinde düşeceğimiz konumları hatırlatarak açıkça uyardığı “emr-i bil maruf nehy-i anil münker” sorumluğumuzu, Allah’ı razı etmek amacıyla ve kulluk bilincimiz gereğince yerine getirmek zorunluluğumuz vardır. Emr-i bil maruf ve eleştiri sorumluluğu yerine getirilmezse yozlaşma ve helâk bütün toplumu kuşatır. “Emr-i bil maruf nehy-i anil ...

Kasım, 2008

  • 15 Kasım

    Kemalizm Dininin Dayatmalarına Karşı Çıkmanın İslami Mücadeledeki Yeri ve Önemi

    Haksöz:Resmi törenlere ilişkin tavır konusu İslami mücadele bağlamında nereye oturtulabilir? Bu ülkede 85 yıldır topluma zorla kabul ettirilmek istenen, farklı din ve inançtaki bütün kesimlerin, bağlılık andı içmek, törenlerine katılmak, tazimde bulunmak zorunda tutulduğu Kemalizm dini artık bütün toplumsal kesimlerde tartışılmaktadır. Ülkeyi ve bütün toplumsal kesimleri kuşatması altında tutan bu ideolojik dogmatizm artık daha açıktan sorgulanmaktadır. Bizim çok önceden beri sorgulayıp, itiraz ettiğimiz ve bu sebeple de pek çoğumuzun bedeller ödeyerek geldiğimiz bir süreç sonucunda, böyle bir noktaya gelinmiş olması ve artık bağnaz Kemalist bir azınlık dışında her kesimden aydınların, yazarların bu dogmatizmi, yol açtığı ıstırapları, yozlaşmayı ve çürümeyi sorguluyor ...

  • 12 Kasım

    Kemalizm Dininin Törenlerine Katılmamak, İmani Bir Sorumluluktur!

    Bilindiği üzere, Mustafa Kemal’in fikir babası olan Auguste Comte, dine karşı çıkmış, ilerlemeci tarih anlayışıyla dinlerin devrinin kapandığını ve en ileri aşama olan pozitivizme ulaşıldığını iddia etmiştir. Pozitivist felsefenin kurucularından olan Auguste Comte, kendi ürettiği bu seküler düşünceyi, daha sonra ilahı insan olan bir din olarak niteleyip adına “insanlık dini” diyerek, büyük bir çelişki yaşamış, ilahi dinden kaçarken ilahı kendisi olan dine sığınmıştır.1 Pozitivizmin önderlerinin, dine, ilahi olana, kutsala savaş açarak oluşturdukları felsefelerini ve beşeri düşüncelerini kutsallaştırmak, hatta “insanlık dini” adı altında dinleştirmek çelişkisine sürüklendikleri gibi, onları taklit eden Kemalistler de, dine, ilahi olana, kutsala savaş açarak oluşturdukları Kemalizm’i kutsallaştırıp ...

  • 10 Kasım

    Zincirleri Kırmalıyız

    Köpekler serbest bırakıldı, bağlanıp da taşlar Büyük zulümle koparıldı, nice mâsum başlar Seküler zincire vuruldu, Kur’an ve Müslüman Tehdit ve düşman ilan edildi, tevhidi iman Kur’an; camide mahkum, Diyanet; sanki gardiyan Aydınlığı karanlık kuşattı, toplumu tuğyan Allah’la aldatıldı halk, şirke bulaştı iman Yaygınlaştı dinde tahrifat, ruhlarda isyan İslâmi hayat; eğitim, hicap, cemaat yasak Okul; tek tip cahiller üreten seküler tuzak Öğretmen; seküler rahip, okul; sanki tapınak Çocuk zihinler işgal edildi, korkutularak Kutsala karşı üretildi, seküler kutsallar Tarih diye yutturuldu, uydurulmuş masallar Kemalizm din sayılarak, devlet ilah yapıldı Devlete ve kurucusuna törenlerle tapıldı Fıtrat kirlendi, insan kuşatıldı resmi dinle Uyanıp sorgulamasın ...