Kemalist sistemde oligarşik despotizm, kapitalist kuşatma ve sömürü ısrarla sürdürülüyor. Ekonomik ifsada dayalı egemen düzen, kuruluşundan beri kaynaklarını çalıp zenginlere transfer ettiği fakir halkları, değişen hükümetlere rağmen ezip, sömürmeye devam ediyor. Piyasa ilahının arkasına sığınan kapitalist zihniyet, bürokratik oligarşiye ve halkın iradesini temsil etme basiret, cesaret ve becerikliliğini gösteremeyen ve iktidarsız iktidarını koruma endişesiyle kendilerine biat eden siyasi kadrolara istediği kararları aldırıyor. Üstelik küresel ve yerel egemenlerin, kapitalistlerin çıkarlarını, geniş halk kitlelerinin sefaleti pahasına koruyan kararlar, piyasa ya da IMF böyle istiyor diyerek alınıyor. Mustafa Kemal’in İzmir İktisat Kongresinde verdiği startla kapitalizme eklemlenen sistemde, Batıcı Kemalist sistemi ayakta tutacak yandaş ...
Kasım, 2008
Ekim, 2008
-
28 Ekim
Sözde “Cumhuriyet”in 85. Yıldönümünde Askeri Saltanat Devam Ediyor
Askeri vesayet rejiminde sultanlık yapan asker bürokratların ve yardımcıları kimi yargıç ve savcıların konumları ve cüretkarca gerçekleştirdikleri hukuksuzluklar, bu ülkede asker ve yargı bürokratlarının öncülüğünde ve sömürücü büyük sermayedarlar ile besledikleri medyanın desteğinde bir bürokratik diktatörlüğün “Cumhuriyet” diye yutturulduğunu apaçık ortaya koymuyor mu? Bu yüzden, “Resmi İdeolojinin Bayramı” olarak kutlanan 29 Ekim’ler, bir avuç egemen azgın beyaz azınlığın, kendilerine iktidar ve rant sağlayan sistemin oluşumu bakımından sevinç günü iken, bu oligarşi tarafından ezilen, sömürülen, horlanan, aşağılanan, itilip kakılan, kaynakları hortumlanıp sefalete mahkum edilen, hak ve özgürlükleri gasp edilen, keyfi ideolojik uygulamalarla, baskı ve yasaklarla hizaya sokulmaya çalışılan, kendisi olmasına ve ...
-
23 Ekim
AYM Kararı Gerekçesi, Laik Kemalist Ulus Devletin Tükenişinin İlanıdır
Başı açık ve örtülü ayrımı yapmadan bu ülkenin bütün çocuklarının eğitim özgürlüklerini kısmen genişleten Anayasa değişikliğini haddini ve yetkisini aşarak iptal eden Anayasa Mahkemesinin hukuki anlamda son derece seviyesiz, basit, aynı zamanda keyfi ve ideolojik muhtevalı gerekçesi de 5 ay sonra yayınlandı. Bu karar ve gerekçesi, ahlaki ve hukuki mesnetten yoksun keyfi ve ideolojik bir dayatmadır. AYM yargıçları, kendilerine görev veren anayasayı çiğnemekte hiçbir sakınca görmemekte, darbecilere selam duran, emir komutayı esas alan, resmi ideolojiyi dogmalaştıran bir mantıkla hukuku ayak altına alabilecek bir cüretkarlık örneği ortaya koyabilmektedirler. Kendilerine hesap soracak hiçbir merci bulunmaması, askeri bürokrasinin gücünü de arkalarında hissettikleri ve ...
-
20 Ekim
Başbuğ, Yargı ve Başbakanı “Doğru Yerde Bulunmaya” Çağırıyoruz!
Genelkurmay Başkanını, Yargı Mensuplarını ve Başbakanı “Doğru Yerde Bulunmaya” Çağırıyoruz! Bilindiği üzere, “Derin Devlet” çeteleriyle PKK’nın iç içe geçmiş çarpık ilişkilerle şiddeti tırmandırdıkları bir kaos ortamında ve Genelkurmay Başkanının Kuvvet Komutanlarını arkasına alıp toplum üzerinde baskı kurmaya, halkı ve medyayı hizaya sokmaya çalıştığı darbe-muhtıra havası içerisinde “Ergenekon Çete Davası” görülmeye başlandı. Artık yerli yabancı herkesin tartışılmaz olarak bir biçimde kabul ettiği gerçeklik, Türkiye’de “Demokrasi” adı altında bir oyun oynanmakta, aslında üst rütbeli asker bürokratların öncülüğünde, yargı, üniversite ve TÜSİAD gibi kurumların üst kadrolarının iştirakiyle oluşturulan oligarşinin despot yönetimi egemen kılınmış bulunmaktadır. İşte bu askeri vesayet rejiminde başından beri, ...
-
15 Ekim
Kur’an Nesli; Tarih, Medeniyet, İktidar Değil, Vahiy ve Kulluk Eksenlidir
Başka Gelecek Tasavvurları ve Projelerle Kur’an Nesli Karıştırılmamalı Seyyid Kutub‘un gündemleştirdiği “Kur’an Neslini Yeniden İnşa” projesi, ümmetin vahiyle yeniden inşâsı sorumluluğunu hatırlatan “Öze Dönüş” veya “Islah” projeleriyle paralellik arz eden bir konudur. Ümmet nüvesi ve ümmeti yeniden yapılandıracak öncü kadro mahiyetinde, ilk Kur’an Nesli örnekliğinde bir Kur’an Neslini ya da cahiliye toplumuna alternatif bir Kur’an cemaatini, toplumunu yetiştirmek, her “ıslah” projesinin olmazsa olmaz önceliğidir. Islah projesi, sadece Kur’an’ı ve mütevatir sünneti belirleyici kılan, öncelikle aklını, imanını, şahsiyetini ve hayatını vahiyle arındırıp inşa eden, daha sonra da tüm tarihsel birikimi vahiyle sorgulayıp ayıklama sorumluğunu kuşanan ve böylece ortaya çıkan sahih din ...
-
14 Ekim
Tevhidi Ümmeti Oluşturmak Ve Kur’An Neslini İnşa Etmek Akıdevi Bir Sorumluluktur
İnsanlık serüveni bir Peygamber’in önderliğinde ve tek bir ümmet olarak başlamıştır. İlk insan toplumu bir Peygamberin öncülüğünde oluşturulan tevhid toplumu olarak teşekkül etmiştir. Daha sonra insanlar vahyin gösterdiği istikameti ve Peygamber’in oluşturduğu sahih geleneği terk etmiş, aralarındaki anlaşmazlıklar yüzünden ayrılığa düşmüşlerdir. “İnsanlar tek ümmetti, sonra ayrıldılar…”[1] Bütün Peygamberlerin davet ettiği tevhid akıdesi ortak paydasında başlangıçta tek bir ümmet olan insanlık, bilahare dinlerini parçalayarak ve fırkalara ayrılarak bu tevhidi geleneğe ihanet edip tekrar cahiliyeye sapmışlardır. İşte bu ayrılık ve sapmalar sonucunda insanlık mâruf olanı terk edip, fıtratını bozarak münkere yönelmiş, münker yayılıp kalıcılaştıkça toplumu kuşatmış ve böylece tarihsel süreç içinde cahiliye ...
Ağustos, 2008
-
15 Ağustos
“Kur’an Nesli Şurası” Ertelenemez Önemli Bir Sorumluluktur
Ümmeti vahiyle yeniden inşa etmek akidevi bir sorumluluktur. Bu amaç istikametindeki mücadelede, işe Kur’an neslini inşa ile başlamak da aynı oranda akidevi bir sorumluluk ve aynı zamanda stratejik bir önceliktir. Bu durumda, üzerinde düşünülmesi ve açıklığa kavuşturulması gereken ilk husus, Kur’an neslinden ne anlaşılması gerektiği ve ilk örneğin nerede, nasıl oluştuğudur. Kur’an Neslinden Kasıt Nedir? / Nerede ve Nasıl Yetişecektir? Kur’an neslinden kastedilen, aynı zaman diliminde yaşayanlardan, aklını, imanını, şahsiyetini ve hayatını Kur’an’la inşa eden her yaştan mü’minin oluşturduğu topluluktur. Yani Kur’an neslini oluşturmak denince, mevcut toplumdan ve bugünden umudunu kesip, bir eğitim projesiyle genç nesilleri yetiştirmek suretiyle geleceği kurtarmak ...
-
8 Ağustos
“İslamcı” ve “İslamcılık” Kavramlarını İçselleştirmemiz Doğru mu?
Hamza Türkmen kardeşimin “Türkiye’de İslamcılığın Kökleri” ve “Türkiye’de İslamcılık ve Özeleştiri” isimli kitaplarını okudum ve pek çok temel konuda büyük bir mutabakat halinde olduğumuzu bir kez daha gördüm. Ali Değirmenci kardeşimin isabetli tanımlamasıyla “atom karınca” misali Allah yolunda ve Kur’an hizmetinde sürekli Türkiye’yi dolaşan, sürekli bir koşuşturma ile meydanlar, sokaklar, salonlar, sınıflar, Kur’an halkaları arasında didinen ve sürekli mücadele alanlarında olan bir dava adamının hayatın ve mücadelenin içinde üretmiş olduğu bu kitaplarını önemli ve anlamlı buluyorum. Şahsen, kitap ve makaleleri okurken önem verme ve anlamlı bulma bakımından bir tasnife tabi tutarım ve okumada öncelik vereceklerimi bu tasnife göre tespit ederim. ...
-
1 Ağustos
Özgürlük hediye edilmez, ancak fethedilir!
Bil ki, hakları bedelsiz vermez, zulmeden alçak Özgürlük armağan edilmez, fethedilir ancak Başörtüsü yasağı ile ilgili görüşlerini açıklamak üzere çağrıldıkları Kanal 1’de, Fatih Altaylı’nın “teke tek” programına katılan Nuray Canan Bezirgan ve Kevser Çakır kardeşlerimiz, canlı yayında hiç beklemedikleri bir sorunun muhatabı olmuşlar ve ikiyüzlülük yerine dürüst bir Müslüman’ın yapması gerekeni yaparak, İslami kimliklerini ve bunun gereği olan düşüncelerini açıkça ifade etmişler, bu bağlamda “Atatürk’ü sevmediklerini” açıklamışlardı. İşte bu yayından sonra kardeşlerimiz ağır, haksız ve ideolojik saldırılara muhatap kılındılar. Kemalist ulusalcı Medya tetikçileri, savcıları bu kardeşlerimizin üzerine kışkırttılar ve sonuçta soruşturma açılmasını da temin ettiler. Hiç değilse kendi yasalarına ...
Temmuz, 2008
-
16 Temmuz
Vatanı, Kavmi Ve Devleti Uğrunda Ölen Şehid Olur Mu?
Rabbimiz, “Allah, şüphesiz Allah yolunda savaşıp öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını -Tevrat, İncil ve Kur’an’da söz verilmiş bir hak olarak- cennete karşılık satın almıştır. Verdiği sözü Allah’tan daha çok tutan kim vardır? Öyleyse yaptığınız alışverişe sevinin, bu büyük başarıdır”1 buyurmaktadır. İşte bu ve benzeri ayetler gereğince cennet, sadece “Allah yolunda savaşıp öldüren ve öldürülen müminlerin mükafatıdır.” O halde bir savaşta öldürülenlerin, şehid sayılabilmeleri, dolayısıyla cennete hak kazanabilmeleri için, asgari şartlar bu ayetten şu şekilde çıkarılabilir: Her şeyden önce mümin olmaları, yani iman etmeleri, tevhid ehli olmaları ve inandıkları değer, hüküm ve ölçüleri, Allah’ın şeriatını hayata hâkim kılma, yani ...
-
15 Temmuz
Kur’an Neslini İnşa Etmek Akidevi Bir Sorumluluktur
“Böylece biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta (vasat) bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde şâhid olsun…” (Bakara, 2/143) Kuran-ı Kerim, inananlarına, Hz. Peygamber’in (s) vahyin şahidliğine örnekliğinden hareketle insanlara vahyin ve adaletin örnekliğini yapacak olan “vasat ümmet” olma sorumluğunu hatırlatan ilahi bir kitaptır. Kur’anı hayatımıza yansıtarak, onun hükümleriyle ahlâklanarak, Allah’ın rengiyle boyanarak, inandığı değerleri ve söylediklerini önce kendisi yaşayan tutarlı ve ilkeli mü’minler olmayı başararak insanlara bireysel hayatımızla vahyin şahitliğini yapmamız, mü’min olmamızın üzerimize yüklediği önemli ve öncelikli bir sorumluluktur. Ancak bu yeterli değildir. Diğer mü’minlerle birlikte cemaatleşecek, ümmetleşecek de; davetimize icabet edenlere güvenlik, yardımlaşma, dayanışma ...
-
14 Temmuz
“Şehidlik”, “Şahidlik”, “Şehadet”
Değerli kardeşim İbrahim Sediyani’nin, ilahi alana ait “şehidlik” kavramının egemen sistemin konjonktürel ihtiyacı için istismarı anlamındaki aktüel yanlışlıkları vahyin ölçüleriyle ıslah çabasına destek vermek üzere önce yorum yazmak istedim. Ama daha sonra, bu önemli konuda kapsamlı bir yazı yayınlamanın daha gerekli olduğu kanaatiyle bu yazıyı yayınlamaya karar verdim. Rabbimiz, İbrahim ve onun yazısı altına yorum bırakan kardeşlerimiz başta olmak üzere hepimize, dini hakkında ve dinin temel kavram ve ilkeleri hususunda isabet kaydetmeyi ve onları hakkıyla anlayıp, iman edip yaşamlaştırmayı nasip etsin. Konuyu tekrar gündem yapıp, üzerinde daha derinlikli olarak konuşulmasına vesile olması dolayısıyla Allah İbrahim kardeşimizden ve doğruya ulaşmak cehdiyle ...
-
3 Temmuz
Fikri Tartışmada, Eleştiri Kadar Mutabakatlara Vurgu Da Önemli Ve Gereklidir
“Ehven-i Şer” Konusundaki Tartışmaya Katılarak, Eleştiri ve Katkılarda Bulunan Kardeşlerimize Teşekkürler “Ehven-i şer meselesine nasıl bakmalıyız –2” başlıklı yazımızın altındaki yorumları yazan kardeşlerimize teşekkürlerimi sunuyorum. Allah hepsinden razı olsun. Tabii ki, konunun önemi ve gündemden hiç çıkmayan sıcak bir konu olması sebebiyle daha fazla katılımın olmasını beklerdim. Ama ne yapalım ki, önemli ve sıcaklığı sürekli bir konu olması aynı zamanda herkesi çok yakından ilgilendiren netameli bir konu olmasını da sağlıyor ve üzerinde fazla konuşulmadan hayatın akışı içine bırakılması sonucunu doğuruyor. Neredeyse, herkesin bir biçimde etkilendiği, bulaştığı, ülkede sürekli üretilen baskılar, yasaklar, korkular adına umut bağladığı, yahut çıkarlar, menfaatler, beklentiler adına ...
Haziran, 2008
-
25 Haziran
“Ehven-i Şer” meselesine nasıl bakmalıyız -2
“Ehven-i Şer” tercihi, muvahhidler için değil, tevhitten habersiz kitlelerin “şer”den kaçışı anlamında “görece bir olumluluk”tur. Bilindiği üzere, Haksöz dergisinin son sayısındaki, “Darbe-çete düzeninde halkın özgürlük arayışı ve sorumluluklarımız” başlıklı yazımızı okuyan Murat Kayacan kardeşimiz, bu yazıdan, benim “ehven-i şeri olumlu bulmak gibi bir değişim yaşamış olduğum” sonucunu çıkarmış ve bu değişimi kendisi de olumlu bir gelişme olarak nitelendirmişti. Bunun üzerine “Ehven-i Şer meselesine nasıl bakmalıyız” başlıklı bir açıklamayı bu sitede yayınlayarak, konunun ilmi ölçülerle tartışılmasını ve varsa delilleri ortaya konarak konunun açıklığa kavuşturulmasını talep etmiştim. Ancak maalesef bu tür fikri tartışmalara ciddi bir katılım sağlanamıyor. Buna rağmen katılımda bulunan az ...
-
10 Haziran
“Ehven-i Şer” meselesine nasıl bakmalıyız
Tevhidi imana sahip bir Müslüman “ehven-i şer” peşinde olamaz, madem “ehven” gerçekleşmiyor, hiç değilse “ehven-i şer” olsun tercihini yapamaz Murat Kayacan kardeşim, Derginin son sayısının çıktığını bildiren Haksöz sitesindeki haberin altına bıraktığı 08 Haziran 2008 tarihli yorumunda şu ifadelere yer vermiştir. “Derginin Haziran bu sayısında Mehmet Pamak ağabeyin ehven-i şerre “olabilir” gözüyle baktığı izlenimi edindim. Bu bir değişim ise -zira daha önceki yazılarında böyle bir yaklaşımı hatırlamıyorum- bu değişimi olumlu bulduğumu ifade etmek istiyorum.” Söz konusu yazıda kardeşimizin bu çıkarımına yol açacak tek bir satır gösterilemez. Her yazıda her konuyu tekrarlamak imkanı olmadığı halde sırf yanlış anlamaları engellemek için farklı ...
Mayıs, 2008
-
15 Mayıs
Darbe-Çete Sisteminde Halkın Özgürlük Arayışı ve Sorumluluklarımız
İttihat ve Terakki (İT) başlangıçta Batı pozitivizminden etkilenip kendi halkının kültürüne ve İslami kimliğine karşı yabancılaşan, ağırlıkla harbiye, mülkiye ve tıbbiye menşe’li Batı hayranı bürokratik kadroların öncülüğünde illegal bir yapılanma yani bir çete hareketi olarak ortaya çıktı. İşte bu çete, bilahare gerçekleştirdiği bir darbeyle devleti ele geçirdi ve tam 10 yıl içinde koca bir imparatorluğu Batılı devletlerle kurduğu işbirliğiyle, başta askerlik ve maliye alanı olmak üzere pek çok devlet görevinin üst makamlarını da bizzat Batılılara teslim ettiği bir süreçte tasfiye etti. İşte bu kadronun içinden gelen bir grup da “Kurtuluş Savaşı” adı verilen -ama emperyalist devletlerin kuşatmasından kurtarmadığı açık olan- ...
Aralık, 2007
-
15 Aralık
Susurluk’tan Şemdinli’ye ‘Derin Devlet’ Devlettir, Devlet ise Asker ve Yargıdır!
Soruşturma: Militarizmin Hukuksuzluğunun Yeni Bir Belgesi Olarak Şemdinli Davası I-Şemdinli olayını, iki yıllık süreç de göz önünde bulundurulduğunda, nasıl yorumluyorsunuz? II-Başbakan iki yıl önce Şemdinli olayına ilişkin olarak konunun takipçisi olacaklarını ve sonuna kadar gidileceği vaadinde bulunmuştu. Bugünden bakıldığında hükümetin bu konu özelinde ve genelde Kürt sorununa ilişkin olarak ne yaptığını görüyorsunuz? III-Şemdinli’nin ortaya koyduğu açmaz görüntüsünden çıkış nasıl sağlanabilir? Bu konuda inisiyatif alması, sorumluluk yüklenmesi gerekenler kimlerdir? Şemdinli davası da, diğer “derin devlet” davalarında olduğu gibi, örtülmeye doğru hızla yol alıyor. Bu tür davalar, hep örtülme ve beraatla sonuçlandırılıyor. Devlet ve ideolojisi uğruna kan dökenler, kanlı provokasyonlara imza atanlar, ...
Kasım, 2007
-
15 Kasım
Geleneksel Cahiliyeden Ayrışma Zorunluluğu ve Islah Sorumluluğumuz
Müşriklerin ve Kitap Ehli’nin Oluşturduğu Cahiliyeden Ayrışma ve Islah Çabaları Mekke ve Medine’de Resulullah’ın davetinin muhatabı olan cahiliye toplumunu oluşturan -hem inancın yaygınlığı ve hem de toplumsal etkinlik bakımından önde gelen- belli başlı kesimler müşrikler, Yahudiler ve Hıristiyanlardı. Tam anlamıyla homojen olmasalar da kendilerini genelde İbrahim’e (as) dayandıran birinci kesim, “atamız İbrahim’in dini” adı altında cahili inançlara saplanmışlardı. Bir yandan İbrahimî gelenekten devraldıkları hac, namaz ve kurban gibi kimi ibadetleri, içini boşaltarak ve şirke bulaştırarak sürdürmekte, diğer yandan başka dinlerden etkilenerek ya da heva ve zanna dayalı bir biçimde kendileri uydurarak yeni birtakım cahili anlayışları, bu anlamda birtakım helal-haram ve ...
Temmuz, 2007
-
26 Temmuz
22 Temmuz: Kemalist Despotizme Karşı Halkın Özgürlük Eksenli Tepkisi
22 Temmuz seçim sonuçları, halkın AKP’ye desteğini artırarak sürdürdüğünü ortaya koydu. Seçimin bir tarafında, halkın özgürleşmesine karşı statükoyu savunan, asker destekli, darbeci, ulusalcı, Kemalist CHP, MHP, DP gibi partiler bulunuyordu. Hatta bu cepheye kendilerine küfreden ve darbe yapan generaller de dahil bütün TSK’yı “milli görüş”çü ilan eden Erbakan’ın önderliğinde ve Tuncay Özkan’la, Doğu Perinçek’le, kimi emekli darbecilerle kol kola “kızıl elma”cı ulusalcı cephede buluşan tutumuyla SP de dahildi. Seçimin diğer tarafında ise, geçmiş dönemde halka yaptığı özgürlük ve adalet vaatlerini yerine getirememiş de olsa, muhtıralara muhatap kılınan, çetelerle ve darbe senaryolarıyla kuşatılan ve yeni dönem için de, statükoda özgürlük eksenli ...
Haziran, 2007
-
15 Haziran
Muhtıra ve Mitinglere Karşı Tepkilerin içeriği, En Az Muhtıra Kadar Utandırıcı Oldu
Muhtıra ve mitingler sürecinde ortaya konan tepkileri değerlendirdiğimizde maalesef çoğunluğu teşkil edenlerin tutumunun, hiç de umut verici olmadığını, hatta önemli bir kısmının en az muhtıra kadar utandırıcı bir içeriğe sahip bulunduğunu üzülerek tespit ediyoruz. CHP, DSP ve bu çizgiye yakın diğer Kemalist ulusalcı sol çevreler zaten hep darbelerle örtüşmüş, zaten siyasal alanda darbeci zihniyetin temsilcileri olarak, onlara zemin hazırlamak, gerekli gördüklerinde de darbeleri bizzat tahrik etme misyonu üstlenmişlerdir. ANAP, DYP gibi partiler de, kendilerini geçmişte kalan Menderes, Özal çizgisine nispet etseler de, Demirel’in ve Mesut Yılmaz’ın 28 Şubat darbesinin yandaşları olmayı üstlenmeleriyle başlayan kırılma, bu partilerin bugünkü Genel Başkanlarının da ...