Selamun aleyküm
Bir süredir, “Aynı Kur’an ve ibadetlerin ilk nesilde meydana getirdiği inkılap ve inşayı neden günümüz Müslümanlarında meydana getirmiyor?” sorusuna cevap mahiyetinde paylaşımlar yapıyordum. Kur’an’ın terk edilmesi ve Rasûlün (s) sünnetinden uzaklaşılmasıyla yaşanan ve uzun süren bozulma serüveninin sonucunda bugün yaygın olarak, hayatı kuşatması gereken ubudiyet (kulluk) bütünlüğünden yoksun parça ibadetler, anlam ve eksen kaybına uğramış ve forma indirgenmişlerdir:
Oruç ibadetinin nasıl içi boşaltılıp aç kamaya ve forma indirgenerek anlam ve eksen kaybına uğradığını daha önceki paylaşımlarımızda ele almıştık. Şimdi de diğer ibadetlerin bazılarına kısaca değinelim;
Namaz; ruhi derinliğini, arındırıcı, kötülükten alıkoyup iyiliğe sevk edici işlevini, anlam ve gayesini yitirerek neredeyse jimnastik yapmak gibi şekli bir boyuta indirgenmiştir. Kur’an’dan ve Rasûl’ün örnekliğinden koparılmış, ibadetler bütününden soyutlanmış, ihdas ediliş gayesinden uzaklaştırılmış namaz ve tüm ibadetlerin insan ruhunda ve hayatında istikamet üzere bir değişime yol açması mümkün olamamaktadır. Bu sebeple namazlarımız ve diğer ibadetlerimiz bugün, ilk Kur’an neslinde meydana getirdiğine benzer bir sonuca yol açmıyor, onlarda gerçekleştirdiği büyük inkılâbı bizim toplumumuzda meydana getiremiyor.
Hacc ibadeti; kulluk, ahiret, hesap bilinciyle ve ümmetçi bir duyarlılıkla yılda bir defa mü’minlerin kıblesi kılınan Kâbe’de toplanan Müslümanlar için, tavaf, say ve Arafat’da vakfe/dua gibi son derece anlamlı bir ibadet, arınma, buluşma, kaynaşma ve Allah’a yakınlaşma vesilesidir. Allah’a teslimiyetin, bağlılığın ve Allah’ın ipine topluca sarılmanın, bireysel ve toplumsal halimizi sorgulamanın, tevbe, yakarış ve arınmanın en anlamlısının yaşanacağı bir zemin oluşturmaktadır. Ancak uygulamada, kendini İslam’a nispet eden ve oraya giden çoğunluk insanların, bu bilinçten tamamen yoksun, hedefini ve ruhunu yitirmiş şekillerin zindanında, anlamsızlığın girdabında kayboldukları gözlemlenmektedir.
Bu sebeple Hacc, tevhid bilincinin zirveye çıktığı, ibadetlerin sadece Allah rızası için yerine getirileceği ve böylece dünyanın tüm kirlenmelerinden, şirkten, fesattan, günahlardan arınmayı, mü’minlerin iç dünyasını Kur’an’ın hükümleri ve Rasûl’ün güzel örnekliği çerçevesinde yeniden dizayn etmeyi hedefleyen derinliğini ve ümmetin sorunlarına çözüm üretmeye yönelik büyük anlamını kaybetmiştir. Ümmet şuuruyla bir araya gelen her renkten ve bölgeden Müslümanların, sevgi, merhamet ve adaletle kucaklaştıkları küresel bir kongresi olma hüviyetini de yitirmiştir. Tüm dünya Müslümanlarının, sorunlarını görüşecekleri, İslami ölçülerle çözümler üretecekleri, görüş alışverişinde bulunup İslami mesajın bütün insanlığa ulaşması için projeler üretecekleri ve tüm bu alanlarda güç birliği yaparak kolektif akıl ve iradeyi harekete geçirecekleri bir büyük İslam kongresi olma işlevi görmekten çok uzaklaşmıştır. Sonuçta, sadece kimi şekli ritüellerin bireysel boyutta yerine getirildiği, içerikten ve derinlikten yoksun formların öne çıktığı, turistik seyahat ve ticari alışveriş yönü baskın bir konuma getirilmiştir.