Ana Sayfa / Mehmet Pamak / Makale (sayfa 10)

Makale

Tevhidi Ümmeti Oluşturmak Ve Kur’An Neslini İnşa Etmek Akıdevi Bir Sorumluluktur

İnsanlık serüveni bir Peygamber’in önderliğinde ve tek bir ümmet olarak başlamıştır. İlk insan toplumu bir Peygamberin öncülüğünde oluşturulan tevhid toplumu olarak teşekkül etmiştir. Daha sonra insanlar vahyin gösterdiği istikameti ve Peygamber’in oluşturduğu sahih geleneği terk etmiş, aralarındaki anlaşmazlıklar yüzünden ayrılığa düşmüşlerdir. “İnsanlar tek ümmetti, sonra ayrıldılar…”[1] Bütün Peygamberlerin davet ettiği tevhid akıdesi ortak paydasında başlangıçta tek bir ümmet olan insanlık, bilahare dinlerini parçalayarak ve fırkalara ayrılarak bu tevhidi geleneğe ihanet edip tekrar cahiliyeye sapmışlardır. İşte bu ayrılık ve sapmalar sonucunda insanlık mâruf olanı terk edip, fıtratını bozarak münkere yönelmiş, münker yayılıp kalıcılaştıkça toplumu kuşatmış ve böylece tarihsel süreç içinde cahiliye ...

Devamı »

“Kur’an Nesli Şurası” Ertelenemez Önemli Bir Sorumluluktur

Ümmeti vahiyle yeniden inşa etmek akidevi bir sorumluluktur. Bu amaç istikametindeki mücadelede, işe Kur’an neslini inşa ile başlamak da aynı oranda akidevi bir sorumluluk ve aynı zamanda stratejik bir önceliktir. Bu durumda, üzerinde düşünülmesi ve açıklığa kavuşturulması gereken ilk husus, Kur’an neslinden ne anlaşılması gerektiği ve ilk örneğin nerede, nasıl oluştuğudur. Kur’an Neslinden Kasıt Nedir? / Nerede ve Nasıl Yetişecektir? Kur’an neslinden kastedilen, aynı zaman diliminde yaşayanlardan, aklını, imanını, şahsiyetini ve hayatını Kur’an’la inşa eden her yaştan mü’minin oluşturduğu topluluktur. Yani Kur’an neslini oluşturmak denince, mevcut toplumdan ve bugünden umudunu kesip, bir eğitim projesiyle genç nesilleri yetiştirmek suretiyle geleceği kurtarmak ...

Devamı »

“İslamcı” ve “İslamcılık” Kavramlarını İçselleştirmemiz Doğru mu?

Hamza Türkmen kardeşimin “Türkiye’de İslamcılığın Kökleri” ve “Türkiye’de İslamcılık ve Özeleştiri” isimli kitaplarını okudum ve pek çok temel konuda büyük bir mutabakat halinde olduğumuzu bir kez daha gördüm. Ali Değirmenci kardeşimin isabetli tanımlamasıyla “atom karınca” misali Allah yolunda ve Kur’an hizmetinde sürekli Türkiye’yi dolaşan, sürekli bir koşuşturma ile meydanlar, sokaklar, salonlar, sınıflar, Kur’an halkaları arasında didinen ve sürekli mücadele alanlarında olan bir dava adamının hayatın ve mücadelenin içinde üretmiş olduğu bu kitaplarını önemli ve anlamlı buluyorum. Şahsen, kitap ve makaleleri okurken önem verme ve anlamlı bulma bakımından bir tasnife tabi tutarım ve okumada öncelik vereceklerimi bu tasnife göre tespit ederim. ...

Devamı »

Özgürlük hediye edilmez, ancak fethedilir!

Bil ki, hakları bedelsiz vermez, zulmeden alçak Özgürlük armağan edilmez, fethedilir ancak   Başörtüsü yasağı ile ilgili görüşlerini açıklamak üzere çağrıldıkları Kanal 1’de, Fatih Altaylı’nın “teke tek” programına katılan Nuray Canan Bezirgan ve Kevser Çakır kardeşlerimiz, canlı yayında hiç beklemedikleri bir sorunun muhatabı olmuşlar ve ikiyüzlülük yerine dürüst bir Müslüman’ın yapması gerekeni yaparak, İslami kimliklerini ve bunun gereği olan düşüncelerini açıkça ifade etmişler, bu bağlamda “Atatürk’ü sevmediklerini” açıklamışlardı. İşte bu yayından sonra kardeşlerimiz ağır, haksız ve ideolojik saldırılara muhatap kılındılar. Kemalist ulusalcı Medya tetikçileri, savcıları bu kardeşlerimizin üzerine kışkırttılar ve sonuçta soruşturma açılmasını da temin ettiler. Hiç değilse kendi yasalarına ...

Devamı »

Vatanı, Kavmi Ve Devleti Uğrunda Ölen Şehid Olur Mu?

Rabbimiz, “Allah, şüphesiz Allah yolunda savaşıp öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını -Tevrat, İncil ve Kur’an’da söz verilmiş bir hak olarak- cennete karşılık satın almıştır. Verdiği sözü Allah’tan daha çok tutan kim vardır? Öyleyse yaptığınız alışverişe sevinin, bu büyük başarıdır”1 buyurmaktadır. İşte bu ve benzeri ayetler gereğince cennet, sadece “Allah yolunda savaşıp öldüren ve öldürülen müminlerin mükafatıdır.” O halde bir savaşta öldürülenlerin, şehid sayılabilmeleri, dolayısıyla cennete hak kazanabilmeleri için, asgari şartlar bu ayetten şu şekilde çıkarılabilir: Her şeyden önce mümin olmaları, yani iman etmeleri, tevhid ehli olmaları ve inandıkları değer, hüküm ve ölçüleri, Allah’ın şeriatını hayata hâkim kılma, yani ...

Devamı »

Kur’an Neslini İnşa Etmek Akidevi Bir Sorumluluktur

“Böylece biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta (vasat) bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde şâhid olsun…” (Bakara, 2/143)   Kuran-ı Kerim, inananlarına, Hz. Peygamber’in (s) vahyin şahidliğine örnekliğinden hareketle insanlara vahyin ve adaletin örnekliğini yapacak olan “vasat ümmet” olma sorumluğunu hatırlatan ilahi bir kitaptır. Kur’anı hayatımıza yansıtarak, onun hükümleriyle ahlâklanarak, Allah’ın rengiyle boyanarak, inandığı değerleri ve söylediklerini önce kendisi yaşayan tutarlı ve ilkeli mü’minler olmayı başararak insanlara bireysel hayatımızla vahyin şahitliğini yapmamız, mü’min olmamızın üzerimize yüklediği önemli ve öncelikli bir sorumluluktur. Ancak bu yeterli değildir. Diğer mü’minlerle birlikte cemaatleşecek, ümmetleşecek de; davetimize icabet edenlere güvenlik, yardımlaşma, dayanışma ...

Devamı »

“Şehidlik”, “Şahidlik”, “Şehadet”

Değerli kardeşim İbrahim Sediyani’nin, ilahi alana ait “şehidlik” kavramının egemen sistemin konjonktürel ihtiyacı için istismarı anlamındaki aktüel yanlışlıkları vahyin ölçüleriyle ıslah çabasına destek vermek üzere önce yorum yazmak istedim. Ama daha sonra, bu önemli konuda kapsamlı bir yazı yayınlamanın daha gerekli olduğu kanaatiyle bu yazıyı yayınlamaya karar verdim. Rabbimiz, İbrahim ve onun yazısı altına yorum bırakan kardeşlerimiz başta olmak üzere hepimize, dini hakkında ve dinin temel kavram ve ilkeleri hususunda isabet kaydetmeyi ve onları hakkıyla anlayıp, iman edip yaşamlaştırmayı nasip etsin. Konuyu tekrar gündem yapıp, üzerinde daha derinlikli olarak konuşulmasına vesile olması dolayısıyla Allah İbrahim kardeşimizden ve doğruya ulaşmak cehdiyle ...

Devamı »

Fikri Tartışmada, Eleştiri Kadar Mutabakatlara Vurgu Da Önemli Ve Gereklidir

“Ehven-i Şer” Konusundaki Tartışmaya Katılarak, Eleştiri ve Katkılarda Bulunan Kardeşlerimize Teşekkürler “Ehven-i şer meselesine nasıl bakmalıyız –2” başlıklı yazımızın altındaki yorumları yazan kardeşlerimize teşekkürlerimi sunuyorum. Allah hepsinden razı olsun. Tabii ki, konunun önemi ve gündemden hiç çıkmayan sıcak bir konu olması sebebiyle daha fazla katılımın olmasını beklerdim. Ama ne yapalım ki, önemli ve sıcaklığı sürekli bir konu olması aynı zamanda herkesi çok yakından ilgilendiren netameli bir konu olmasını da sağlıyor ve üzerinde fazla konuşulmadan hayatın akışı içine bırakılması sonucunu doğuruyor. Neredeyse, herkesin bir biçimde etkilendiği, bulaştığı, ülkede sürekli üretilen baskılar, yasaklar, korkular adına umut bağladığı, yahut çıkarlar, menfaatler, beklentiler adına ...

Devamı »

“Ehven-i Şer” meselesine nasıl bakmalıyız -2

“Ehven-i Şer” tercihi, muvahhidler için değil, tevhitten habersiz kitlelerin “şer”den kaçışı anlamında “görece bir olumluluk”tur. Bilindiği üzere, Haksöz dergisinin son sayısındaki, “Darbe-çete düzeninde halkın özgürlük arayışı ve sorumluluklarımız” başlıklı yazımızı okuyan Murat Kayacan kardeşimiz, bu yazıdan, benim “ehven-i şeri olumlu bulmak gibi bir değişim yaşamış olduğum” sonucunu çıkarmış ve bu değişimi kendisi de olumlu bir gelişme olarak nitelendirmişti. Bunun üzerine “Ehven-i Şer meselesine nasıl bakmalıyız” başlıklı bir açıklamayı bu sitede yayınlayarak, konunun ilmi ölçülerle tartışılmasını ve varsa delilleri ortaya konarak konunun açıklığa kavuşturulmasını talep etmiştim. Ancak maalesef bu tür fikri tartışmalara ciddi bir katılım sağlanamıyor. Buna rağmen katılımda bulunan az ...

Devamı »

“Ehven-i Şer” meselesine nasıl bakmalıyız

Tevhidi imana sahip bir Müslüman “ehven-i şer” peşinde olamaz, madem “ehven” gerçekleşmiyor, hiç değilse “ehven-i şer” olsun tercihini yapamaz Murat Kayacan kardeşim, Derginin son sayısının çıktığını bildiren Haksöz sitesindeki haberin altına bıraktığı 08 Haziran 2008 tarihli yorumunda şu ifadelere yer vermiştir. “Derginin Haziran bu sayısında Mehmet Pamak ağabeyin ehven-i şerre “olabilir” gözüyle baktığı izlenimi edindim. Bu bir değişim ise -zira daha önceki yazılarında böyle bir yaklaşımı hatırlamıyorum- bu değişimi olumlu bulduğumu ifade etmek istiyorum.” Söz konusu yazıda kardeşimizin bu çıkarımına yol açacak tek bir satır gösterilemez. Her yazıda her konuyu tekrarlamak imkanı olmadığı halde sırf yanlış anlamaları engellemek için farklı ...

Devamı »

Darbe-Çete Sisteminde Halkın Özgürlük Arayışı ve Sorumluluklarımız

İttihat ve Terakki (İT) başlangıçta Batı pozitivizminden etkilenip kendi halkının kültürüne ve İslami kimliğine karşı yabancılaşan, ağırlıkla harbiye, mülkiye ve tıbbiye menşe’li Batı hayranı bürokratik kadroların öncülüğünde illegal bir yapılanma yani bir çete hareketi olarak ortaya çıktı. İşte bu çete, bilahare gerçekleştirdiği bir darbeyle devleti ele geçirdi ve tam 10 yıl içinde koca bir imparatorluğu Batılı devletlerle kurduğu işbirliğiyle, başta askerlik ve maliye alanı olmak üzere pek çok devlet görevinin üst makamlarını da bizzat Batılılara teslim ettiği bir süreçte tasfiye etti. İşte bu kadronun içinden gelen bir grup da “Kurtuluş Savaşı” adı verilen -ama emperyalist devletlerin kuşatmasından kurtarmadığı açık olan- ...

Devamı »

Susurluk’tan Şemdinli’ye ‘Derin Devlet’ Devlettir, Devlet ise Asker ve Yargıdır!

Soruşturma: Militarizmin Hukuksuzluğunun Yeni Bir Belgesi Olarak Şemdinli Davası I-Şemdinli olayını, iki yıllık süreç de göz önünde bulundurulduğunda, nasıl yorumluyorsunuz? II-Başbakan iki yıl önce Şemdinli olayına ilişkin olarak konunun takipçisi olacaklarını ve sonuna kadar gidileceği vaadinde bulunmuştu. Bugünden bakıldığında hükümetin bu konu özelinde ve genelde Kürt sorununa ilişkin olarak ne yaptığını görüyorsunuz? III-Şemdinli’nin ortaya koyduğu açmaz görüntüsünden çıkış nasıl sağlanabilir? Bu konuda inisiyatif alması, sorumluluk yüklenmesi gerekenler kimlerdir? Şemdinli davası da, diğer “derin devlet” davalarında olduğu gibi, örtülmeye doğru hızla yol alıyor. Bu tür davalar, hep örtülme ve beraatla sonuçlandırılıyor. Devlet ve ideolojisi uğruna kan dökenler, kanlı provokasyonlara imza atanlar, ...

Devamı »

Geleneksel Cahiliyeden Ayrışma Zorunluluğu ve Islah Sorumluluğumuz

Müşriklerin ve Kitap Ehli’nin Oluşturduğu Cahiliyeden Ayrışma ve Islah Çabaları Mekke ve Medine’de Resulullah’ın davetinin muhatabı olan cahiliye toplumunu oluşturan -hem inancın yaygınlığı ve hem de toplumsal etkinlik bakımından önde gelen- belli başlı kesimler müşrikler, Yahudiler ve Hıristiyanlardı. Tam anlamıyla homojen olmasalar da kendilerini genelde İbrahim’e (as) dayandıran birinci kesim, “atamız İbrahim’in dini” adı altında cahili inançlara saplanmışlardı. Bir yandan İbrahimî gelenekten devraldıkları hac, namaz ve kurban gibi kimi ibadetleri, içini boşaltarak ve şirke bulaştırarak sürdürmekte, diğer yandan başka dinlerden etkilenerek ya da heva ve zanna dayalı bir biçimde kendileri uydurarak yeni birtakım cahili anlayışları, bu anlamda birtakım helal-haram ve ...

Devamı »

22 Temmuz: Kemalist Despotizme Karşı Halkın Özgürlük Eksenli Tepkisi

22 Temmuz seçim sonuçları, halkın AKP’ye desteğini artırarak sürdürdüğünü ortaya koydu. Seçimin bir tarafında, halkın özgürleşmesine karşı statükoyu savunan, asker destekli, darbeci, ulusalcı, Kemalist CHP, MHP, DP gibi partiler bulunuyordu. Hatta bu cepheye kendilerine küfreden ve darbe yapan generaller de dahil bütün TSK’yı “milli görüş”çü ilan eden Erbakan’ın önderliğinde ve Tuncay Özkan’la, Doğu Perinçek’le, kimi emekli darbecilerle kol kola “kızıl elma”cı ulusalcı cephede buluşan tutumuyla SP de dahildi. Seçimin diğer tarafında ise, geçmiş dönemde halka yaptığı özgürlük ve adalet vaatlerini yerine getirememiş de olsa, muhtıralara muhatap kılınan, çetelerle ve darbe senaryolarıyla kuşatılan ve yeni dönem için de, statükoda özgürlük eksenli ...

Devamı »

Muhtıra ve Mitinglere Karşı Tepkilerin içeriği, En Az Muhtıra Kadar Utandırıcı Oldu

Muhtıra ve mitingler sürecinde ortaya konan tepkileri değerlendirdiğimizde maalesef çoğunluğu teşkil edenlerin tutumunun, hiç de umut verici olmadığını, hatta önemli bir kısmının en az muhtıra kadar utandırıcı bir içeriğe sahip bulunduğunu üzülerek tespit ediyoruz. CHP, DSP ve bu çizgiye yakın diğer Kemalist ulusalcı sol çevreler zaten hep darbelerle örtüşmüş, zaten siyasal alanda darbeci zihniyetin temsilcileri olarak, onlara zemin hazırlamak, gerekli gördüklerinde de darbeleri bizzat tahrik etme misyonu üstlenmişlerdir. ANAP, DYP gibi partiler de, kendilerini geçmişte kalan Menderes, Özal çizgisine nispet etseler de, Demirel’in ve Mesut Yılmaz’ın 28 Şubat darbesinin yandaşları olmayı üstlenmeleriyle başlayan kırılma, bu partilerin bugünkü Genel Başkanlarının da ...

Devamı »

Muhtıra ve Mitingler

“Çok Partili” Değil “Çok CHP’li” Sistem! Türkiye’de çok partili bir dönem hiç başlamadı. Batılı uygulamadaki kadar da olsa bir “demokrasiye hiç geçilmedi. CHP ilkelerinin ve ideolojisinin anayasalaştırılarak resmi ideoloji haline getirilmesi sonucunda, bu tek parti ideoloji ve ilkeleri, askeri vesayet rejiminde, darbelerin gölgesinde bütün partilere dayatıldı ve bütün partiler CHP olmak zorunda bırakıldılar. Bu sebeple, Türkiye’de “çok partili” dönemden değil de ancak “çok CHP’li” dönemden bahsedilebilir. Bu durum, İslam korkusuyla, “demokratik” Batı tarafından da, “Türkiye’nin özel durumu” gerekçesiyle sürekli desteklenmiştir. Bu sebeple halkın, kuşatılmışlık içinde de olsa, hiç değilse daha fazla özgürlük ve adalet talebiyle yansıttığı iradesinin sonucunda oluşan hükümetler, ...

Devamı »

İnsanlık Serüveninde Tevhidi ve Cahili Gelenek

İNSANLIK SERÜVENİNDE İŞLEYEN SÜNNETULLAH İnsanlık serüveni bir peygamberin önderliğinde ve tek bir ümmet olarak başlamıştır. İlk insan toplumu bir peygamberin öncülüğünde oluşturulan tevhid toplumu olarak teşekkül etmiştir. Daha sonra insanlar vahyin gösterdiği istikameti ve peygamberin oluşturduğu sahih geleneği terk etmiş, aralarındaki anlaşmazlıklar yüzünden ayrılığa düşmüşlerdir. “İnsanlar tek ümmetti, sonra ayrıldılar…”1 “İnsanlar tek bir ümmet idi. Allah, peygamberleri müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdi; …Ancak kitap verilenler, kendilerine belgeler geldikten sonra aralarındaki kıskançlık yüzünden onda ayrılığa düştüler…”2 Bütün peygamberlerin davet ettiği tevhid akidesi ortak paydasında tek bir ümmet olan insanlık, bilahare dinlerini parçalayarak ve fırkalara ayrılarak bu tevhidi geleneğe ihanet edip tekrar ...

Devamı »

İLKAV’ı Kapatmakla Bizi Susturamazlar

İLKAV, 1989 yılından bu yana Ankara’da faaliyet göstermektedir. Özellikle son on yıldan bu yana yoğun bir faaliyet içinde bulunmakta, değişik konularda ilmi ve kültürel etkinlikler gerçekleştirmektedir. Vakfımızın senedinde yer alan amacı özetle; “İslami ilimler alanı başta olmak üzere, ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitimle ilgili konularda araştırma ve yayınlar yapmak, gerek bu konularda, gerekse kültürel bozulma ve ahlaki yozlaşma başta olmak üzere çeşitli toplumsal sorunlarla ilgili olarak seminer, konferans, panel ve sempozyumlar düzenlemek suretiyle halkı bilinçlendirmek, ana kaynaklara dayalı sahih İslami esasları ortaya çıkarmak ve toplumu İslam dini konusunda aydınlatmaktır.” İşte vakfımız yukarıda özetlenen amacı istikametinde, çok önemli toplumsal sorunlarımızdan olan ...

Devamı »

Hrant Dink’i katledenler İnsanlık onurunun düşmanlarıdır

Hrant Dink bu topraklarda doğmuş, ama kendi yurdunda özgürce yaşamasına müsaade edilmemiş bir düşünce adamı, bir hak ve özgürlük savunucusu idi. Fikir namusuna sahip, düşüncelerinin ardında adam gibi durmasını bilen erdemli bir insandı. Adalet ve özgürlüğü herkes için isteyen, insani erdemleri öne çıkaran bir düşünce adamı olan Hrant Dink, bir televizyon programında sunucunun kendisine yönelttiği “Bu AB sürecinde ülkemizdeki bir azınlık cemaati olarak yeni hak talepleriniz var mı?” mealindeki bir soruya, “bu ülkede çoğunluluğu teşkil eden Müslüman halkın hakları alanında yaşanan baskı, yasak ve haksızlıkları dikkate aldığımda kendimiz için ilave haklar talep etmekten utanıyorum” diyebilecek kadar dürüst bir şahsiyetti. Onun ...

Devamı »

Yeni Haçlı Seferinin Siyasi ve Manevi Liderleri Bush ve Papa’ya Haklı Tepkiler ve Tutarsızlıklar

Papa 16. Benecdict Almanya’da Regensburg İlahiyat Fakültesi’nde yaptığı bir konuşmada, Aziz Peygamberimize ve tebliğ ettiği dine hakaret niteliği taşıyan bazı ifadeler kullandı. Papa, Hz. Muhammed’in insanlığa getirdiklerinin “kötü ve insanlık dışı olduğunu” iddia ederek ya da Bizans İmparatorunun 15. yy’da ifade ettiği iddia edilen bu sözlerine katılarak, batıl bir dinin önderine bile yakışmayacak, ahlaki olmaktan uzak, üstelik yalan ve iftira niteliği taşıyan açıklamalarda bulundu. Aslında, bir camianın en tepesindeki seçilmiş temsilcisi olarak Papa, böyle mesnedi olmayan, doğru bir bilgiye dayanmayan, iftira niteliğinde bir açıklamayla, Hıristiyanlığın, yaşadığı tahrifat sonucunda ne kadar zelil bir konuma sürüklendiğini bilmeyenlere bir daha göstermiştir. Anlaşılmaktadır ki, ...

Devamı »