Son beş yılda tekrar azgınlaşıp terör estirmeye başlayan Kemalizm, iktidarı, güvenlik güçleri ve yargısıyla Müslüman avına çıkmış bulunuyor. Bir yandan çocuklar ideolojik eğitim/öğütüm tornasından geçirilip zorbalıkla sekülerleştirilmeye çalışılırken, Kemalizmin putlarına tazime ve hatta son yıllarda secde etmeye zorlanırken, diğer yandan muhafazakar kitleler “Allah ile aldatılarak” kemalizmin hedeflerine uyumlu hale gelmeye ikna ediliyor. Muhalif birçok Müslüman ve iktidardan bağımsız kalmaya çalışan İslamî faaliyet grupları ise baskı ve sindirme amaçlı saldırılara muhatap kılınıyor. İkinci bir “28 Şubat süreci” yaşanıyor. Bu “yeni 28 Şubat”, AKP şemsiyesi altında “eski 28 Şubat” zalimlerinin (Ergenekoncu ulusalcı Kemalistler ile Türkçü Kemalistlerin) yeniden iş başı yapmasıyla, bu sefer daha cüretkâr uygulamalara imza atarak sürdürülüyor. Birçok Müslüman, atılan iftiralarla cezaevlerine atılıyor, ağır cezalara çarptırılıyor. Birinci 28 Şubat’ta haksız yere ceza verilenlere, onlara zulmeden Ergenekonculara verilen yeniden yargılanma hakkı verilmeyerek, zulüm ısrarla sürdürülüyor.
Diğer taraftan, “Atatürk ilah mıdır?” sorusunu soran ve Atatürk’ün ilahlaştırılıp herkese dayatılmasına karşı çıkan bir Müslüman kızımız hemen gözaltına alınırken, Kur’an ayetlerini paylaşan astsubay, “Peygamber Ocağı” olarak yutturulan ordudan ihraç ediliyor. Aynı şekilde sosyal medyada “hilafet” rumuzuyla “tevhid bayrağını” paylaşan gece bekçisi hakkında da valilikçe soruşturma başlatılıyor. Bu tür Kemalist zulüm örnekleri maalesef giderek artıyor. Özetle yeni 28 Şubat süreci, suret-i haktan görünenlerin koruması altında daha acımasız ve saldırgan biçimde Kemalizm terörü estirmeyi sürdürüyor.
Kemalist zorbalığa karşı birinci 28 Şubat sürecinde yaptığım mücadele sebebiyle, 1999-2000 yıllarında Almanya’da muhacir olarak bulunduğum dönemde yaptığım geçmişe dair sorgulamayı, daha özlü bir biçimde bir de şiir formunda anlatayım diye yazdığım ve henüz yayınlanmamış olan “Hicrette Muhasebe” kitabımdan daha önce bahsetmiştim. Bu kitaptan bazı bölümleri de zaman zaman paylaşmıştım. İşte Kemalist zorbalığın bugün hâlâ sürdürülmesi sebebiyle, henüz yayınlanmamış olan bu kitaptan başka bazı bölümleri daha, imanın şartlarının suç sayıldığı bu süreçte güncelliği nedeniyle paylaşmak istiyorum.
Tek Rabb’e kulluk yapmak, tağuta göre suçtu
Tağutî düzenlerde, tevhidi yaymak güçtü
Onurlu ve mü’mince yaşamak,“suç”ların şereflisi
Kurtuluş için bu “suçu” işlemeli, her insan nefsi
Zulme rağmen, hiç yitirmedim azmimi, umudumu
Çünkü tercihimden memnunum, seviyorum “suç”umu
Gelin, Tağuti Sistemi Tahlil Edelim
Kuruluş
Bazıları savundu, şu Amerikancı “manda”yı
“Devrim” yaptım diyense, batıya verdi kumandayı
Yunan’la savaşıp, “yedi düvelle savaştık” dendi
İngiliz’le işbirliği, böyle gizlenmek istendi
Çok kan döküp geçilmişken Çanakkale boğaz yolu
Neden sessiz ve savaşsız terk ettiler İstanbul’u?
Hilafet ve İslam’ı dışlamak, şart koşuldu onlara
İngiltere, Fransa, İtalya ile uzlaşanlara
Onlar ise zaten gönüllüydü, İslam’dan sapmaya
Pozitivizm yöneltmişti, hevalarına tapmaya
Sözde kabul edilmezken Amerikan mandası
Oldular, İslam’a karşı Batı’nın payandası
Bunca insan öldü, sonuç yine Batı hegemonyası
Ekonomi, kültür ve siyasetin Batı’da kumandası
İslamî kimliği imha için kurulan ittifak
Tedbir aldı, İslam ufkunda sökmesin diye şafak
Kurtarmayan savaşın, “kurtuluş savaşı” kondu adı
Tam teslimiyetle dayatıldı, Batı’nın her muradı
Savaştan sonra, hep Batı hâkim oldu ve diretti
Ülkeyi de, hep onun işbirlikçileri yönetti
Binlerce insanımız kaybedildi, tüm cephelerde
Kurtuluş ve bağımsızlıksa, hâlâ çok ötelerde
Eğer “manda” olsaydı ve Amerika yönetseydi bizi
Belki bu kadar yok edemezdi, İslamî kimliğimizi
Mandacının amacı, yalnız ekonomik sömürü
Korkar, yok edemezdi dini kimlik ve kültürü
“Manda” çoktan bitmiş, özgürlük gelmiş olurdu
Korunan kimlikle halk, gerçekten kurtulurdu
İşbirlikçi daha zalim oldu, halkı içinden vurdu
Halk ise onu kendinden sandı ve itaatkâr durdu
Mandacı yapsa idi, bunların yaptığı zulümü
Mutlaka ayaklanırdı, halkın büyük bölümü
Maraş halkı, başörtüye uzanan “gâvur”u vurdu
Aynı halk, daha şedit yerli zulme hep sessiz durdu
Böyle oldu, içinden çıkana sessiz kaldı halkımız
Maalesef dezavantaj oldu, sömürge olmamamız
Öyle zulümler yaptılar ki, Batı’ya uymak için
Bunu sömürgeci yapmazdı, ülkeyi soymak için
Zorla dönüştürdü halkı, birkaç Batıcı“ittihatçı”
Baskı ve hileyle hâkim oldu, Batılı üçkâğıtçı
Hakim oldu ulusçu Kemalizm, laiklik, demagoji
Taklitle batıdan getirildi, resmi ideoloji
Emperyalizme sığınıp, kulu olundu bâtılın
Kültürü dayatıldı, sözde savaşılan Batı’nın
Bu sebeple kıydılar da, on binlerin canına
Baştan beri bulandılar, mazlumların kanına
Kurulan Batıcı Ulus Devletti
Halka rağmen kurulan devlet, laik ulus devletti
Tepeden dayatansa, laik jakoben bir elitti
Halklar hiç kâle alınmadı, kaderi hep zilletti
“Halka hizmet” yerine, istenen hep “kör itaat”ti
Pozitivizm ilkelerini, mal ederek devlete
“Kelleler kopardılar”, benimsetmek için “millete”
Başkası bile olamadı, kör taklit halkı boğdu
Kökten koparılınca, niteliksiz bir ucube doğdu
“Kanun devleti” kurup, dediler “hukuk devleti”
Kanuna da uymayınca, geldi zulmün zilleti
“Demokratik hukuk devleti”yle, aldattılar “milleti”
Haksızlık ve keyfilik üretti, bu despotluk illeti
Benimsenen fikir ki; “devlet-i ebed müddet”ti
Her şeye sahip ve malik, “ilah devlet” demekti
Kulluk istendi “Devlet”e, birey ile toplumdan
Hak ve özgürlük, ona kurban edildi her zaman
Üstelik, laiklik, Kemalizm çoğunda bir imajdı
Sanki, yolsuzluğu ve zulmü örten bir kamuflajdı
Soyguncular, zalimler, hep bu imajla aklandı
Bu örtüyle, sistemdeki kirler kolay saklandı
Hep darbe, çete kullanıldı, halkı sindirmek için
Seküler dönüşümü, zorla kabul ettirmek için
“Halka rağmen halk için”di, bu zalimlerin sloganı
Amaç, şirkle kuşatıp yok etmekti, İslamî olanı
İdeolojik Zulüm
“İstiklâl mahkemeleri”nde, âlimleri katlettiler
İslami eğitimi yok edip, fıtratı kirlettiler
Geçmişi silmek için yaptılar, “harf inkılabı”nı
Amaç kesmekti, toplumun kaynakla irtibatını
Hedef toplumsal hafızayı silmek, sıfırlamaktı
Yalnız Batıcı seküler kültürü hatırlamaktı
Amaç, halkı, bu değersizlikte boğmak değilse eğer
Neden yok edildi, “İyi, doğru, güzel”e dair her değer
Zulüm yaptılar, yine de kaynağa ulaşana
Hep “havuç” dağıttılar, “resmi din”le uzlaşana
Ulusçulukla, ümmeti dışladılar en baştan
Laiklik adına, İslam’ı kovdular hayattan
Vahyi reddedip de, ilah edindiler hevayı
Hep kula kullukla kirlettiler, güzel dünyayı
İnsan, böyle yabancılaştı kendine ve Rabbine
Birbirinin kurdu oldu ve zulmetti hemcinsine
Görüşü kutsanıp,“ ileri” sayıldı bir fâninin
“İrtica”sayıldı vahyi, onu da öldüren Rabb’in
Değiştirmeye cür’et eden, Rabb’in muhkem vahyini
“Değiştirilemez” yaptı, bir fâninin ilkesini
Rabb’in vahyine sadakatimiz, “dogmatik” bulundu
Laik Kemalizm, dogmanın tam karşılığını sundu
Kemalizm doğmadan ölmüştü, zaten halktan geriydi
Kur’an, kıyamete dek geçerli, her çağda ileriydi
Sistem; Kurtulduk Sananları, Aldatıcı Bir Serap
Hakları ve Hürriyeti Yok Etti, Sözde İnkılâp
İdeolojik baskıyla, egemen sistem dehşet saçtı
Bu, şahsiyetleri bozdu, ikiyüzlülüğe yol açtı
Öz yurdunda yok edildi, Müslüman’ın temel hakları
Getirildi; örgütlenme, eğitim, tebliğ yasakları
Lozan ile güvencede, tüm azınlık hakları
Müslüman’a zindan oldu, İslam’ın toprakları
Müslüman mahrum bırakıldı, azınlık haklarından
İnancı kovulmak istendi, kendi topraklarından
İnsanca, Müslümanca yaşamak, hep suç sayıldı
Bâtıl fikir, inanç, kimlik, kıyafet dayatıldı
“İrtica” yaftasıyla dışlandı, Allah’ın şeriatı
Hâkim kılındı, heva ürünü, beşerin fikriyatı
Kanun aldılar, İtalya, İsviçre ve Fransa’dan
Kültür ithal edildi, tefessüh etmiş Avrupa’dan
Baştan yöneldiler, “devrim”le yok etmeye İslam’ı
Sonraki “tesettür yasağı”, bu zulmün bir devamı
Batı, “Kur’anı kapatın kadını açın” diyordu
Batılı vur deyince, işbirlikçi öldürüyordu
Şeriata düşmanlıktı, bu tesettür yasağı
Kur’an’da, tuğyanın yeri “hayvandan da aşağı”
Halka zorla giydirip, Avrupa’nın şapkasını
Yaptık diye övündüler, “ inkılâp”ın hasını
Müslüman halk istemedi, “devrim” in şapkasını
Şapka için “kopardılar”, çok masum “kafasını”
Önce pozitivizme koştular, İslam’ı reddederek
Hıristiyanlığa da döndüler, Batıya imrenerek
Laik devlete bağlı, “resmi din”e ihtiyaç vardı
İslam’ı denetime almak, varılan son karardı
Bu amaçla kuruldu,“ulusal din”in Diyaneti
Laik devlete sadakatle, yapsın diye hizmeti
Denetime alındı, dinî eğitim ve dinî hayat
Bu art niyetle açıldı, İmam Hatip ve İlahiyat
Laikliğe uygun hale getirmek için İslam’ı
Eğitimde hedeflendi, modern, laik din adamı
Seküler kutsallar üretip, koştular paganizme
Hep İslam’la savaşarak, yol açtılar nihilizme
İslami kimlik yok olunca, doğdu da boşluk
Yayıldı tüm topluma, başıboşluk, sarhoşluk
İslam’ı dışlayınca, “iyi-doğru” ölçüsü kalktı
“Değer”siz ve “anlam”sız bataklıkta boğulan halktı
Değersizlik batağında yetişti, pek çok sapkınlık
Çete, fuhuş, uyuşturucu ve her türlü azgınlık
Biz Müslüman’dık, laik, Kemalist olamazdık
İkiyüzlülük yapmadan, tüm hakikati yazdık
“Resmi din”i benimsemedik, Hakk’a bağlandık
Hak din İslam’ı seçtik, hep zulme maruz kaldık
Hemen saldırıya geçtiler, Hakkı susturmak için
Halkı sindirip, adalet talebini bastırmak için
Neler Yapmışım
Zulüm yapmadım, hakaret etmedim hiç kimseye
Zorlamadım kimseyi, bir inanç ve düşünceye
Kimliğimi savundum ve özgür olmak istedim
Resmi düşünce ve kimliğini kabullenmedim
İki yüzlülük ve riya olunca, “atasözünde”
Tabi zamanla izi kaldı, tüm toplumun özünde
“Köprüyü geçmek için, dayı yaptılar ayıyı”
“İte dalanmaktansa, hep dolandılar çalıyı”
Başka atasözü de vardı, yiğitlik taslayanın
“..onda dokuzunu kaçmak” saydılar, kahramanlığın
Atasözüydü; “Bin yaşasın bana değmeyen yılan”
Tabi ki pis egoizm oldu, tüm topluma yayılan
Geçer akçe; bencil, korkak ve ikiyüzlü olmaktı
“Ayıya dayı demek” ya da “çalıyı dolanmak”tı
İlkeli olmak istedim, reddettim bu zilleti
Korumaktı niyetim; iman, onur ve şahsiyeti
Vahye şahidliği, adaletle yapmaktı hedefim
Taviz, uzlaşma değil; dinde netlikti tercihim
Yalnız Allah’a kulluktu, değişmez istikametim
Tevhidi iman, salih amel, yoldaki işaretim
Her an gelecek olan ölümü, tefekkür ettim
Ahiret ve hesabı, sürekli tezekkür ettim
Rabb’imin rızasını kazanmaya azmettim
Hidayetimin sahibine, sonsuz hamdettim
Her tür sıkıntıya katlanmalıydım, dinim uğrunda
Hâl ve kâl ile yaymalıydım, ne var ise Kur’an’da
Direnip de sabretmeliydim, tüm baskılara, mertçe
Gereken bedeli ödemeliydim, hem de cömertçe
İşte bu bilinç ve tefekkürle çıktım ben yola
Hep Hakk’ı esas aldım, bakmadım sağa sola
Hiç aldırmadım, kınamacıların kınamasına
Doğrudan ayrılmadım, kapılıp dünya hesabına
Reddettim bâtılı, Hakk’ı benimsedim daima
Korudum kimliğimi, sadık oldum imanıma
Hırsızlık yapmadım, şiddete başvurmadım
Eroin satmadım, banka dolandırmadım
Bunları yapan zalimler, hep ülkeyi yönettiler
Halkın hakkını gasp edip, sürekli zulmettiler
Yalnız tebliğ yaptım, bâtıla bulaştırmadan Hakk’ı
İslam’ı anlattım, daima vahye çağırdım halkı
Adalet isteyip, baş kaldırdım, her zulme ve zalime
Sömürü, işkence, ters gelmişti İslami kimliğime
“Sağcı”yken,“solcu”yla çatıştım, ulus devlet adına
Mü’min olunca, sahip çıktım,“solcu”nun da hakkına
Ulus devlet için,“solcu”yla kavga kaos yaratan
Bu adaletsiz hâlimi, neydi inkılâba uğratan?
Vahiydi, inkılaba uğratan bu sağcı hâlimi
Ancak tevhidî iman, âdil, âlim yapar zâlimi
Bu köklü değişim ve adaletin kaynağı Kur’an’dı
“Muhammedü’l Emin”in izinde, tevhidî bir imandı
Kur’an’la kalktı, ulusçu bağnazlık ve sağcı körlük
Vahyin gereği, adalet ve her insana özgürlük
Kur’an, Allah’ın Nur’u, adaletin sönmez güneşi
Rabb’imiz kefil, yazılamaz bir benzeri ve eşi
Bütün insanları, eşit yaratmıştı Yaradan
Tüm insanların kökeni, aynı anne babadan
Kur’an öneriyordu, tevhidi ve adaleti
Her insana yüklüyordu, arzdaki hilafeti
Özgür bırakmıştı, Hak-bâtıl kavşağında insanı
İrade serbestisi verip, öngörmüş imtihanı
Mademki yüklenmişti, imtihan ve emaneti
İnsan özgürce bulmalı, hak yolu, hidayeti
Önerirken insanlara, kurtuluşun yolunu
Gösteriyordu her yolun, ahiretteki sonunu
“Dileyen iman, dileyen inkâr etsin”, Rabb’in ayeti
“Dinde zorlama yoktur” hükmü, zorlamaz hidayeti
Dileyen “sağcı”,”solcu”, “laik” olsun, ya da Müslüman
Herkes hesabını verecek, günü geldiği zaman
Sınav sırasında, herkese lâzım özgürlük ve hak
Rabb’in verdiği emanete, her irade müstahak
İnsan özgür tercihte, bir inanç ve düşünceyi
Herkes terk etsin, dayatma, baskı ve işkenceyi
Rabb’imiz lütfetmiş, temel hak ve hürriyeti
Herkese; can, mal, akıl, nesil, din emniyeti
İslam, her insana eşit sunmuş, bu tür hakları
Tekâmül yolunda, gerekli tüm korunakları
Kula kulluk zillet ve zulümdür, yaşayan için
Sömürüsüz özgür hayat, haktır, her insan için
Evet Kur’an’la yöneldim, adalet ve hürriyete
Zulme karşı çıktım, son verip sessiz kalan zillete
Zalimlerin at oynattığı, ülke idi Türkiye
Muhalif oldum zalime ve alçakça sömürüye
Koştum mazlumun yanına, onunla hemdert oldum
Özgürlük istedim, insan haklarını savundum
“Mazlum-Der”i kurarak, tüm mazlumların lehine
Ayrımsız karşı koydum, hak-hürriyet ihlaline
Ezilenler uyansın ve zulüm bitsin istedim
Adaletle,”tüm insanlar özgürleşsinler” dedim
Türkçülüğü, Kürtçülüğü, her türlü ırkçılığı
Reddettim ben, ümmete sokulan her ayrılığı
Savundum; barışı, adaleti, tevhidî kardeşliği
İman ettim, özledim; akîde ve ümmette birliği
Halkı bölmekle güçlenir, Firavun sömürüsü
Parçalanan muhalefet, olur mazlum sürüsü
Her mazlumu çağırdım, zulme karşı çıkmaya
“Böl-yönet” fitnesini, hep birlikte aşmaya
İstedim ki, herkese, hak ve hürriyet gelsin
İnsanlar özgür olsun, zorbalık sona ersin
Hak yolda mücadelem, rahatsız etti devleti
“Derin”den gelen tehdit; “faili meçhul” cinneti
“Derin” tehditlere aldırmadan, hakkı haykırdım
Hak ve adaleti savununca, düşman sayıldım
Hep kurtuluşa çağırdım, yaydım Hakk’a daveti
Önerdim tüm insanlara, Kur’anî hidayeti
Bu imtihan dünyasıdır, zorlama olmaz dedim
Şiddetten, hiddetten uzak, hikmeti benimsedim
Tevhidi anlattım, merhamet ettim herkese
Gitsin diye çaba gösterdim, herkes cennete
Yaymaktı niyetim, hep Hakk’ı ve adaleti
Hicret oldu kısmetim, Peygamber’in sünneti
Suçlarımı İtiraf Ediyorum
İtiraf ettim işte ben, bütün bu suçlarımı
Herkese adalet özlemimi, tevhide çağrımı
Hak ve hürriyet adına, canhıraş feryadımı
Zalimlerin suç saydığı, her türlü çalışmamı
Ey düzenin önyargılı savcı ve yargıçları!
Haydi düşün peşime, işledim tüm bu suçları
Adaleti, tevhidi ve özgürlüğü arzuladım
Zulme karşı çıktım, zalim sistemi sorguladım
İşimiz, tüm insanları çağırmaktır cennete
Rahmet yolu bu, yer vermeyiz zora, hiddete
Herkesin bildiği hakikatleri yazdım, söyledim
Çoğu susmayı tercih etti, “Kral çıplaktır” dedim
Aklettim, düşündüm, sorguladım, ifşa ettim sistemi
Üstelik, özgürce açıkladım, inanç ve düşüncemi
Büyük suç işledim, yaydım tevhidi, hakikati
Ezilenden yana oldum, savundum adaleti
Dogmatik siyasal yargıyla, hemen düşün peşime
Engel olun hakikate, kelepçe vurun fikrime
Yargılayın beynimi ve hemen atın zindana
Galile’ye de yaptığınızı, yapın siz bana
Göz açtırmayın düşünceme, hatta aklıma
Hep zalim sistemi koruyun, vurun mazluma
Takibe alın hemen, zalime göre suçluyum ben
Ancak, haklıyım, Hak yoldayım; bu yüzden güçlüyüm ben
Dünya size rağmen dönecek, bunu biliniz
Hak mutlaka gelecek, çökecek düzeniniz
Hiç aldırmıyorum size ve haksız hükmünüze
Sığınırım, sizi de öldürecek Rabb’imize
Korkmuyorken, tuğyan edip, bu kadar zulmü yapan
Neden korksun, adaleti savunup, Hakk’a tapan?
Suçumu Seviyorum
Tek Rabb’e kulluk yapmak, tağuta göre suçtu
Tağuti düzenlerde, tevhidi yaymak güçtü
Onurlu ve mü’mince yaşamak,“suç”ların şereflisi
Kurtuluş için bu “suçu” işlemeli, her insan nefsi
Zulme rağmen, hiç yitirmedim azmimi, umudumu
Çünkü tercihimden memnunum, seviyorum “suç”umu
Evet yoktur bu “suç”tan, asla pişmanlığımız bizim
Şükür ki, açıktır alnımız, diktir başımız bizim
Davetimiz, herkese adalet ve tevhittir bizim
İnsana merhametimiz, ilahi rahmettir bizim
Korkmak, yılmak, dönmekle, bağdaşmaz dinimiz bizim
Olamaz Rabb’in hükmünden, tek tavizimiz bizim
Davamızın ardında dik durmak, izzetimiz bizim
Allah yolunda bedel ödemek de, şerefimiz bizim