Ana Sayfa / Mehmet Pamak / Makale / Hrant’ı Dink’i katleden, insani ve İslami olanın düşmanı ulusalcı laik zihniyettir

Hrant’ı Dink’i katleden, insani ve İslami olanın düşmanı ulusalcı laik zihniyettir

Hrant’ı katleden zihniyet;

-İnsanlığın, insanlık onurunun, insani erdemlerin ve Allah’ın düşmanı olan, ahseni takvim fıtratını bozup esfelesafiline düşen, Kur’an’ın hayvanlardan aşağı olarak nitelediği sapkın zihniyettir…
-Yüz yılı aşkın bir süreden beri insani ve İslami olana savaş açmış seküler ulusalcı İT (İttihat Terakki) zihniyetidir…
-Silahlı ve örgütlü bir güç olarak, bu ülkede yaklaşık yüz yıldır, İslami kimlikle, İslam şeriatıyla, ümmet bilinciyle, Kürt kimliğiyle savaşan, 1915’te tehcir zulmüyle Ermeni katliamı yapmış olan İT’in devamı bir zihniyettir…
-Emperyalistlerin işbirlikçiliğini ve emperyalist kültür adına halkının dinine, değerlerine, insani ve İslami olana düşman olmayı ulusalcılık olarak tanımlayan İttihatçı zihniyettir…
-Ülkenin çoğunluğunu teşkil eden Müslüman halklarının İslami ve Kürt kimliklerini, laik Türk ulusalcılığı içinde asimile edip yok etmek için akıl almaz zulümler, baskılar, yasaklar katliamlar gerçekleştiren, İslami vakıfların büyük servetini gasp eden, azınlık Rum ve Ermenileri ise mübadele politikaları ve baskılarlarla ülkeden kovup mallarına el koyan Kemalist zihniyettir…
Bu zihniyet, on binlerce faili meşhur cinayete ve binlerce yargısız infaza imza atmış olan zihniyettir…
-Çıkarlarına tapan, iktidar ve rant uğruna her şeyi yapan, putperest, darbeci, çeteci, zalim zihniyettir…
-Ülke halklarına katliamlar düzenleyen, Zilan deresi katliamını, Piran ve Muğlalı cinayetlerini acımasızca gerçekleştiren zihniyettir…
Bu zihniyet, Dersimi bombalayan, mağaralara sığınan halkını fare zehriyle zehirleyen, halkın önderlerini yargısız infazla katleden zihniyettir..
İstiklal mahkemelerinden bugüne, ideolojik yargı kararlarıyla, on binlerce masum insanı zindanlara atıp işkenceden geçiren, binlercesini siyasi kararlarla vahşice asan, önce idamı gerçekleştirip bilahare yargılayan, ölenlerin cesedini mezardan çıkarıp asacak kadar da canileşebilen zihniyettir…
-Batı taklitçiliğiyle dayatılan şapkayı takmadıkları için binlerce masum insanı katleden, İskilipli Atıf Hoca, Şeyh Said misali bir çok İslam alimini, ideolojik mahkemelerde uyduruk yargılamalar sonucu katleden zihniyettir…
Fatih Camiini cemaatin en çok olduğu bir zamanda bombalamayı, çocukların ziyaretine açılmış bir gemiyi de en fazla çocuğun ziyaret ettiği bir anda patlatmayı planlayacak kadar alçak olan zihniyettir…
-İşsiz ve sefil bıraktığı ve suni sınırlarla böldüğü için sınır ötesi ticaret yaparak karnını doyurmaya çalışan Uludere köylülerini, Heronlarla tespit ettiği halde bilerek bombalayan, sonra da “terörist zannettik” diyerek yalan söyleyebilen zihniyettir…
Bu zihniyet, halkın kaynaklarını yandaşlarına peşkeş çeken, geniş halk kitlelerini sefalete mahkum eden, besleme sermayedarların elindeki medyayı halkı aldatmak, yönlendirmek için araçsallaştıran, yargıyı resmi ideolojinin kırbacı gibi kullanan, hortumcu, soyguncu, sömürücü zihniyettir…
-Hrant Dink’i katleden zihniyet, insanın tanımı ve konumunda sapkın anlayışlara kayarak, insanla hayvan arasında soy bağı kuran, ilahi olana baş kaldırıp tagutlaşarak insanı kendine ve Rabbine yabancılaştıran, insanı çıkar ve haz peşinde koşan hayvan olarak tanımlayan seküler Batı kültürünü üreten modern paradigma ve bu cahiliye pisiliğini İT’çilere ve Kemalistlere de bulaştıran Avrupa zihniyetidir…
-İslam’ın ve insani değerlerin düşmanı, seküler, Türk ulusalcısı bir resmi ideolojiyi din gibi kurgulayıp bu ülkenin insanlarına, gençlerine dayatan ve fıtratları bozan zihniyettir…
-Hrant’ı da katleden bu zihniyet, bu ülke halklarının çocuklarını ana sınıfından itibaren esir alıp, eğitim adı altında fıtratlarını, kişiliklerini öğütüp, resmi ideoloji tornasında tek tipleştiren, insanı insanın kurdu haline getirip zalimleştiren zihniyettir…
-Zorunlu öğütüm sistemiyle, ülke çocuklarının zihinlerini pozitivizmin karanlığıyla işgal eden, ruhlarını materyalizmin pisliğiyle kirleten, sonuçta Allah’ın fıtraten tertemiz emanet ettiği çocukları canavarlaştıran, katilleştiren, Ogün Samast’laştıran, Yasin Hayal’leştiren zihniyettir…
Hrant’ı katleden zihniyet, bunca delile ve açık örgütlü çabalara rağmen, sadece tetikçi olarak kullanılan çocukları cezalandırıp, gerçek suçlu devleti aklayan zihniyettir…
Halkın, medyanın ve dünyanın verdiği büyük ve yaygın desteğe rağmen, sürekli yapıla gelen bütün uyarılara da aldırmadan, elindeki iktidar gücünü olayın arka planının ortaya çıkması için sonuna kadar kullanmayan, gerçeğin ortaya çıkması için elinden geleni yapmayan zihniyettir…
Hrant’ı katleden zihniyet, çeteleri tasfiye konusunda bir yere gelip duraksayan, derinlerle uzlaşma hesapları içine giren, artık devletin katliamlarını savunur hale gelen, devlet içi çetelerin cinayetlerinin örtülmesine seyirci kalma eğilimine giren ve giderek devletleşen zihniyettir…
İşte bu zihniyetin katlettiği Hran Dink’in öldürüldüğü gün, beş yıl önce yayınladığımız aşağıdaki açıklamayı, bu cinayeti gerçekleştiren örgütlü katillerin suçunun göz göre göre örtülmeye çalışıldığı, bu katilleri ortaya çıkarması gerekenlerin de çetelerle ve çeteleşen devletle uzlaşmaya doğru kaydıkları bugün bir daha yayınlayarak, bu haksız gidişata tepkimizi ve itirazımızı ortaya koymayı, fıtri erdemlerin gereği olarak insani, adil şahidlik mükellefiyetimiz bakımından da İslami sorumluluğumuz olarak görüyoruz.
İşte 20 Ocak 2007 de yayınladığımız o basın açıklamamızın metni:
Hrant Dink’i katledenler İnsanlık onurunun düşmanlarıdır
Hrant Dink bu topraklarda doğmuş, ama kendi yurdunda özgürce yaşamasına müsaade edilmemiş bir düşünce adamı, bir hak ve özgürlük savunucusu idi. Fikir namusuna sahip, düşüncelerinin ardında adam gibi durmasını bilen erdemli bir insandı.
Adalet ve özgürlüğü herkes için isteyen, insani erdemleri öne çıkaran bir düşünce adamı olan Hrant Dink, bir televizyon programında sunucunun kendisine yönelttiği “Bu AB sürecinde ülkemizdeki bir azınlık cemaati olarak yeni hak talepleriniz var mı?” mealindeki bir soruya, “bu ülkede çoğunluluğu teşkil eden Müslüman halkın hakları alanında yaşanan baskı, yasak ve haksızlıkları dikkate aldığımda kendimiz için ilave haklar talep etmekten utanıyorum” diyebilecek kadar dürüst bir şahsiyetti.
Onun bu dürüst, özgürlük yanlısı ve erdemli duruşunu hazmedemeyen, ulusalcı, Kemalist, faşist kimi çevreler ve özgürlüklere düşman resmi ideoloji yanlısı bağnaz medya, kendisini sürekli hedef yaptılar ve sürekli baskı ve tehdit altına aldılar, sürekli hedef gösterdiler, ta ki katledilmesini sağlayana kadar. Ondan sonra da utanmadan timsah gözyaşları dökmeye ve tutarsız kınama açıklamaları yapmaya, onun ne kadar yiğit bir düşünce adamı olduğuna dair programlar yapmaya yöneldiler.
Bu iğrenç cinayetin tetiğini kim çekmiş olursa olsun, insanlık onuruna yöneltilmiş bu katil silahın kabzasını hangi alçaklar tutmuş olursa olsun, sadece fikirlerini açıklaması sebebiyle ona karşı şiddete dayalı söz ve fiillerde bulunanların tamamı bu cinayetin iştirakçisi konumundadırlar. Evet, onu sırf düşüncelerinden ve son derece insani özgürlük taleplerinden dolayı sürekli medyada hedef yapanlar, şiddeti içeren sloganlarla ve yumurtalarla saldırıp mahkeme önlerinde linç etmeye, asla hakaret içermeyen düşünce açıklaması sebebiyle keyfi ve ideolojik kararlarla mahkum etmeye çalışanlar ve bu tür saldırgan, hukuk tanımaz hastalıklı kişilikleri yetiştirip sokağa salan resmi ideoloji kıskacındaki militarist eğitim sitemini sürdürmekte ısrar edenler, düşünce adamlarının böylesine saçma sebeplerle takibine yol açan 301. madde misali, keyfi uygulamalara açık yasa maddelerini kaldırmamakta ısrar edenler, düşüncelerini açıklayan insanlar hakkında “vatan haini”, “arkamızdan hançerleyenler” suçlamalarını kolayca yapabilen devlet yöneticileri, tehdit edildiği ve bir tehdit mektubunu yetkililere ulaştırdığı ve köşesinde de yazdığı halde hiçbir şey yapmadan göz göre göre cinayete doğru giden süreci seyreden tüm yetkililer bu cinayetten bir şekilde sorumludurlar.Hiç kimse ah vah edip timsah gözyaşı dökme ikiyüzlülüğüne sığınmamalı, tüm bu süreçte rol oynamış herkes sorumluluğunu üstlenip, eğer hala utanma duyguları kaldıysa, hiç değilse utanç içinde başlarını yere eğmelidirler. Bir insanı haksız yere öldürmenin tüm insanlığı katletmekten farksız olduğunun bilincine uzak olanlar, hiç değilse insani, fıtri erdemlerin gerektirdiği bir adalet anlayışını dikkate alarak bu tür haksızlıklara ve vahşi cinayetlere samimi bir karşı çıkışı ortaya koymalıdırlar.

Hükümetteki kimi yetkililerin bir takım komplo teorilerine sığınıp, daha baştan itibaren bu cinayeti dış mihrakların işi gibi göstermeye çalışmaları ve bu tür cinayetlerin işlenmesini sağlayan ruh yapısını da besleyen ulusalcı tepkiler vermeleri ise, kendi sorumluluklarını başkalarının üzerine yıkmaya çalışma telaşından kaynaklanan utandırıcı ve yönlendirici bir tutum olmuştur. AKP yönetiminin yapması gereken şey, devlet içinde ve ulusalcı Kemalist çevrelerde oluşan hak, hukuk tanımaz, özgürlük ve insan hakları düşmanı yapılanmaları ne pahasına olursa olsun ortaya çıkarıp, çetelerin köklerini kazımaktır. Yapılması gereken, Savcıları düşünce adamlarının peşinde koşturmaktan uzaklaştırıp çetelerin, katillerin peşine salmaktır.

Bu ülkede takınılması gereken tavır, on yıllardan bu yana, siyasi katillerin ve faili meçhulleri işleyen canilerin, çetecilerin özgürce dolaştığı, hatta ülke yönetiminde bir biçimde söz sahibi kılındığı, düşünce adamlarının ise mahkemelerde süründürülüp mahkum edildiği çirkin gerçeğini, artık tersine çevirmeye yönelmek olmalıdır. Aslında hem Türkiye halklarının hem de AKP hükümetinin de geleceği için son derece önemli olan böyle bir çete tasfiyesi yapılmadan, eğitim sitemi ideolojik ve militarist kuşatmadan arındırılmadan, bu ülke insanlarının özgürleşmesinin, kendi ülkelerinde özgürce ve insanca yaşamaları imkânının asla sağlanamayacağı bilinmelidir. Bu bakımdan, Susurluktan sonra büyük bir imkan olarak ele geçen Şemdinli olayı maalesef ferasetsiz ve yüreksiz tutumlarla heba edilmiştir. Daha sonraki bir çok çeteleşme olayı da aynı şekilde örtülme sürecine girmiştir. Bu sebeple, bu tür cinayetlere yenileri ilave olundukça gerekli tedbirleri almayan ve bu tür yapılanmaları ortaya çıkarıp tasfiye etme dirayetini göstermeyenler de bunlardan sorumlu olmaktan kurtulamayacaklardır.

Hrant Dink’in katledilmesini nefretle kınıyor ve Hükümeti, düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki tüm engel ve tehditleri kaldırmak ve çeteleşmeleri tasfiye etmek üzere harekete geçmeye çağırıyoruz.

İlginizi çekebilir

Şehid Âlim Şeyh Said’e, Türkçü, Atatürkçü, Laik Zihniyetleri ve Kirli Dilleriyle ‘Hain’ Diyenler, İslâm’la Hükmedilmesine ve Ümmetçiliğe Karşı Çıkıp İslam Kardeşliğini Yok Ederek En Büyük Bölücülüğü Yapan Gerçek HAİNLER Değil midir?

Yazıklar olsun bu büyük zulüm ve adaletsizliği temsil edip ülkeye ve halklarına ABD, NATO ve İsrail ile kol kola bunca kötülüğü yaptıkları halde hâlâ utanmadan bu milleti sevdiklerini ve vatanın bölünmesine karşı olduklarını söyleyerek bu kadar ikiyüzlü davrananlara?